Koca Yusuf'u çok özlemişti

A -
A +

Türk-Yunan Savaşı'nda şehitliğe kavuşanların dul ve yetimleriyle Girit göçmenlerine yardım toplamak amacıyla yurdun heryerinde at koşuları ve güreşler düzenlendi. Kara Ahmet de, Adalı Halil, Kurtdereli Mehmet, Küçük Yusuf, Bursalı Rüstem, Kafa Ali, Koca Ali, Katrancı Hüseyin pehlivanlarla birlikte bu güreşlere katıldı. Kara Ahmet'i, Kurtdereli Mehmet gibi meşhur yağlı güreşçilerle kapıştırmak, birbirine düşürmek çabaları devam etti. Ahmet'in Kurtdereli ile güreşmemesi, ondan korktuğu şeklinde yorumlandı. Kara Ahmet, maksadının yenmekten ziyade güreşlere katılmak olduğunu, güreş ile kızılelmayı aradığını hem de en yakın pehlivan arkadaşlarına anlatamamanın sıkıntısıyla o güreşten bu güreşe koşturup durdu. Kara Ahmet, Ocak 1898 başlarında Kurtdereli Mehmet ve Bursalı Rüstem'in İstanbul'a geldiklerini işitti. İki pehlivan arkadaşıyla nasıl görüşürüm, onlara derdimi nasıl anlatırım telaşındayken 10 Şubat 1898 tarihli Servet-i Fûnun dergisinde çıkan bir haberle bir daha vuruldu. Dergiyi okuyan Ahmet, okuduklarına inanamadı. Dergiye Kurtdereli Mehmet ve Bursalı Rüstem Pehlivanların yan yana fotoğrafları basılmış, altında şu haber yer almıştı: "Kurtdereli Mehmet ve Bursalı Rüstem'den Kara Ahmet'e çağrı: Ermeydanından kaçma Anadolu'nun yetiştirdiği babayiğitlerden olan Kutdereli Mehmet ve Bursalı Rüstem pehlivanlar, bütün Osmanlı pehlivanlarını yendiğini ve bundan sonra da yeneceğini ilan etmiş olan Kara Ahmet'e meydan okumak üzere İstanbul'a gelmişlerdir. İki pehlivan, bütün uğraşmalarına rağmen, Kara Ahmet'in karşılarına çıkmadığını söylüyorlar." Ahmet, dergide yer alan haber karşısında ne yapsın bilemedi. O neyin peşindeydi, pehlivan arkadaşları neyin peşinde. Ne olurdu, gazetede yazılanlar hakkında kendisiyle konuşsalardı. Ak koyun, kara koyun o zaman belli olurdu. *** Ahmet, Yusuf ağasını çok özlemişti. Canı gibi sevdiği Koca Yusuf'u en son Paris'te, 1895 Aralığının 21'inde Paris Garında görmüştü. O günden bugüne hemen hemen üç sene geçmişti. Yusuf ağası, Paris'ten döndükten sonra memleketine gitmiş, bir müddet ermeydanlarına elveda demiş, bütün günlerini ailesiyle geçirir olmuştu. Sonra da Padişah emriyle Amerika'ya gitmişti. Ahmet, Koca Yusuf'u göremediği gibi, onda emanet bulunan esrarengiz sandığa da ulaşamamıştı. Kara Ahmet, aylar süren güreş kovalamacasından sonra, 1898 Temmuz ortalarında İstanbul'a döndü, hemen Eyüp Sultan'a koştu. Hikmet dede, "Evladım, bir beldeye, yolun düştüğünde ilk önce oranın manevi büyüğüne uğramalı, hayır duasını almalı, geliş sebebini söylemeli, tavsiyelerine kavuşmalısın. Eğer, hayatta böyle bir büyük bulamazsan evliyaların kabrini ziyaret edersin." demişti. Ahmet de, ne zaman İstanbul'a yolu düşse, hemen Eyup Sultan'a, İstanbul'un en büyük evliyasına, Peygamber Efendimizin sancaktarına koşardı. Ziyaretten sonra, Yusuf ağası ile ortak dostları İbrahim Pehlivan ve oğlu Sait Beşir'i görmek için Eyüp Sultan sırtlarına tırmandı. Heyecanlıydı, uzun zamandır görmediği can dostlarını görecek, Yusuf ağasından haber alacaktı. ¥ DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.