Kurtdereli Mehmed baka kaldı -235-

A -
A +

Kurtdereli Mehmed, Yusuf, zorlayınca gözyaşları içinde iki beşibirliği aldı. Mehmed Koca Yusuf'a sordu: -Koca ustam, üç gün sonra Kara Biga'da güreş var, haberin var mı? Ödül olarak da tüylü deve varmış. Yusuf, tebessüm etti: -Var bre Mehmedim. Davet geldi. Ama gitmeyeceğim. Memleketi, küçük Haticemi, İsmail ve Osmanımı çok özledim. Memleketten ayrılalı, hemen hemen beş ay oldu. Yarın kısmetse yola çıkacağım. Yusuf, Kurtdereli Mehmed Pehlivan ile helalleşti ve ayrıldı. Kurtdereli Mehmed, yaşlı gözlerle Yusuf ardında baka kaldı. "Hey bre Koca Yusuf! Demek ki bu millet sana koca lakabını boşuna vermemiş. Öyle kolayca Koca Yusuf olunmuyormuş. Çocuklarına kavuşmak için beş ay bekledin de güreşler için üç gün daha bekleyemez misin. Ödülü benim almak için gelmiyorsun değil mi?" şeklinde mırıldandı. ??? -Demek ki Yusuf, artık bana müsaade diyorsun. -Öyle be İbram agam. Evlatları çok özledim, gözümde tütüyorlar. Çardak, güreşlerinden sonra Yusuf, hemen İstanbul'a dönmüştü. Niyeti, gemiyle Burgaz'a gitmek oradan da trenle bir an önce Şumnu'ya ulaşmaktı. Üç gündür, İbrahim Pehlivan'ın yanında kalıyordu. Cuma günü bir ikindi sonrası, Yusuf, İbrahim Pehlivan ve Said Beşir oturmuşlar sohbet ediyorlardı, konu tabii ki güreşti. Bu sırada, dışadan "Yusuf ağam, Yusuf ağam" diye seslenildi. Yusuf, dışarı çıktı, gelen Filiz Nurullah'tı yanında da daha önce görmediği ve giyimlerinden hıristiyan olduğu anlaşılan iki kişi vardı. İbrahim Pehlivan, misafirleri, misafir odasına aldı. Hoş beşten sonra kahveler geldi. Filiz gelenleri tanıştırdı. Birisi Bulgar Petrof, diğeriyse Fransız Doublier'di. Her ikisi de Yusuf'a alıcı gözüyle bakıyorlardı. Yusuf, bu bakışlardan rahatsız oldu, olanı biteni anlatması için Filiz'e döndü: -Eee Filiz anlat bakalım. Bre koca İstanbul'da adam kalmadı da, bula bula bu gavurcukları mı buldu, hayır olsun, ne işin var bunlarla? Filiz güldü: -Te be Yusuf agam, sen de seveceksin bu iki garvurcuğu, işin içinde sarı sarı altıncıklar var. Yusuf, kızdı: -Bana bak Filiz ne altını? Benim bu gavurcuklarla ne işim olur, şunu doğru düzgün anlat, yoksa, yaşına, başına, kilona, başpehlivan olduğuna bakmadan bir güzel marizlicem seni. Yusuf'un kızması Filiz Nurullah'ı daha da neşelendirdi: -Ya Yusuf agam, sen kızınca daha bir yakışıklı oluyorsun. Sıkı dur, çil çil altınların hikayesini anlatıyorum: "Bu Fransız, Doublier, eski bir güreşçi, hanımıyla birlikte sirklerde gösteri yaparak hayatını kazanıyormuş. Yolu hanımıyla birlikte bizim Filipe'nin bir kasabasına düşmüş. Bir gece, Bulgarlardan biri, Doublier'in hanımına sataşınca, bayan tokadı patlatmış, ortalık karışmış, Petrof, bunları saklamış, böylelikle canlarını kurtarmışlar, ancak, bütün iş aletleri, varlıkları, kavgacılar tarafından kırılıp dökülmüş. Petrof'la birlikte binbir güçlük içersinde İstanbul'a gelmişler. Tesadüfen, yolları İstanbul'da Rami'de yapılan güreşlere düşmüş. Burada beni gördüler ve bana hayran kaldılar. Fransa denilen ülkede, kışın kapalı mekanlarda güreşler yapılıyormuş ve güreşçiler çok para kazanıyormuş. Senin beni yendiğini söyleyince inanmadılar, seni görmeye ve sana teklifte bulunmaya geldiler. İkimizi ve bizim münasip göreceğimiz iki kişiyi daha Fransa denilen memlekete götürmek istiyorlar. Madridli bir tüccar yol masrafını çekecekmiş. İşte Yusuf agam, ziyaret sebebimiz bu. ¥ Devamı var

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.