Ahmet, torbanın içinden rulo halindeki mektubu çıkardı. Ustasına baktı, Rum Pierri'nin yanında okuyayım mı gibilerden... oku işareti üzerine, divani hatla yazılmış mektubu sesle okudu: "Esselamü aleyküm, Sevgili oğlum Ahmet, Seni rahatsız ettik, ama bu şahsımız için değildir. Paris'te kımet verdiğim, bizi seven, Türk güreşine hayran bir dostum var; Cont De Chambre. Avrupa'daki güreşlerini seyretmiş. Bu sene, Kasım ayında, Paris'te yapılan Dünya Grekoromen Birinciliği'ne seni ismen istedi. Bizce de uygun. Yusuf Pehlivan Hakkın rahmetine kavuştuğu için, yanına can yoldaşı olarak Filiz Nurullah Pehlivanı verdik. Paris Sefaretimiz, Fransızcası çok iyi olan Selanikli Musevi Modioni ve Pierri size orada yardımcı olacaklar. Her türlü masraf Paris Sefaretimiz tarafından karşılanacaktır. Osmanlı'yı Paris'te en iyi şekilde temsil edeceğine inanıyorum. Selam ve dua eder, dualarını beklerim. Paşa babanın da selamı var." Padişahtan mektup almak heyecanına, Paris'e güreşmek için gidecek olmanın heyecanı da eklenince Ahmet'in eli ayağına dolaştı. Heyecanını fazlalaştıran bir şey daha vardı ama Ahmet, bunu kendine dahi itiraf etmekten korkuyordu. Mektup bitince, Filiz Nurullah "Hey bre! Hakanımız bize görev vermiş. Bizi uygun görmüş" diye bağırdı... sevinçle Ahmet'i kucakladı. Ahmet, kemiklerinin birbirine geçtiğini hisseti. Hergeleci İbrahim ve Rum Pierri, Filiz Nurullah ve Kara Ahmet'i tebrik ettiler. Bu sırada Rum Pierri, Ahmet'e bir zarf uzattı: -Ahmet Pelvan bu sana. Ahmet, şaşırdı: -Bana mı, kimden? Pierri, güldü: -Bir hayranınız. Parisli bayan Benoit'ten. İstasyonda tanıştığınız. Ahmet, uzatılan mektubu eliyle itti, kızdı: -Benim söz konusu bayanla işim yok. Onun mektubu bana lazım değil. Pierri, ne yapsın bilemedi. İmdadına Hergeleci İbrahim yetişti: -Evladım. O mektubu al. O bayanla aranızda benim bilmediğim bir şey mi geçti bilmiyorum. Ama mektubu alman ve okuman lazım. Mektup, sana gönderilmiş, anlayıp dinlemeden karar verme. Mektubu al ve oku. Hergeleci, Pierri'ye seslendi: -Pierri, mektubu Ahmet'e ver. Pierri, mektubu Ahmet'e uzattı. Ahmet, bütün bunlar senin başının altından çıktı der gibi kızgın bir şekilde Pierri'ye baktı ve mektubu aldı. Hergeleci, Ahmet'i omzundan tuttu: -Evladım, yüzde yüz emin olmadan kimse hakkında karar verme. Biz, şöyle sahil boyunda dolaşacağız. Sen de o mektubu oku, sonra yanımıza gel. Ustası ve beraberindekiler, çıktılar. Ahmet, elinde mektup kahve içinde kala kaldı. İçinden hiç bakmadan mektubu yırtıp atmak geldi. İki eliyle zarfın iki ucundan tuttu. Tam yırtarken, Benoit'in son hali aklına geldi. Otelde, Pierri'nin "Benoit seninle beraber olmak istiyor" sözlerinden sonra çok kızmış, Benoit'e bağırıp tükürmüştü. Bunün üzerine, Benoit arkasından koşmuş, ağlayarak bir şeyler anlatmağa çalışmıştı. Ama, tek kelime Fransızca bilmeyen Kara Ahmet, bir şey anlamamıştı. O sahneden, aklında kalan, gözü yaşlı bir yüz ve yalvaran gözlerdi. > DEVAMI VAR