Nerde kaldın be ahu gözlüm?

A -
A +

Hasretin dayanılmaz oldu be ahu gözlüm. Bu kadar naz yeter. 10 Ağustos'da kavuşacağımızı söylüyorlar ama bir türlü inanamıyorum. Karasevdalımız, ceylan gözlümüz, uzatmalı sevgilimiz nerede kaldın, gel artık. Sen bizi terk ettikten sonra dünyamız karardı. Pembe günlerimiz simsiyah oldu. Ayrılık acının üzerine bin bir türlü acı bindi. Sıkıntılar üst üste geldi. Evlat, anne babayı dinlemez, trafikten hergün onlarca kişi ölür oldu. Maaşlar birden bire ufaldı. Suratlar asıldı. Kaşlar çatıldı. Rüşvet, fuhuş, hırsızlık, gasp, haksızlık, zulüm aldı yürüdü. Sen varken bunların hiçbiri yoktu. Bizim Orhan, Å"Yahu, bunlar, ahu gözlümüz zamanında da vardı. Ama biz, varlığıyla kedimizden geçtiğimiz, ipnotize olduğumuz için hiçbir şeyin farkında değildik, tıpkı, güneş çıkınca yıldızların görülmez olduğu gibi. Gözümüz, aklımız, fikrimiz devamlı karasevdalıyla meşgul olduğundan ondan başkasını göremiyor, çevremizde olan biteni farkedemiyorduk" diyorsa da, ben yine de bütün bu başımıza gelenleri senin yokluğuna bağlıyorum. Şu küçük dünyamızın seninle nizam bulduğuna inanıyorum. Ayrılık günlerinde Carlos, Lincoln geldi, Ümit, Tuncay gittilerle idare etmeğe çalıştık. Fakat, bunların hiçbiri senin yerini dolduramadı. Tekrar kavuşma ümidi olmasaydı bu ayrılık günlerine imkanı yok dayanamazdık. Ayrılığın ateşi bir yandan, rekor derecedeki Temmuz-Ağustos sıcakları bir yandan. Beynimizde kara kazanlar kaynıyordu, hem de fokur fokur. Ey ahu gözlü güzel! 10 Ağustos'da sana kavuşma ümidimiz olmasaydı ne olurdu halimiz? Ekonominin, sosyal ve kültürel hayatın katlanılmaz gerçekleri sebebiyle tam "Oynatmaya az kaldı" dediğimizde sana kavuşma günü yaklaştı ey keklik sekişli güzel. Bize aşkının sihirli şarabından içirdin. Efsunlu bakışlarınla büyüledin ve delirmek üzere olan bizleri, bu acılar, dertler diyarından tekrar rüyalar, hayaller alemine, sanal diyarlara götüreceksin. Sana ne kadar teşekkür etsek az. Kıymetini az birşey ayrı kaldığımızda daha iyi anlıyoruz. Zaman zaman sana biraz küser gibi yapıyorsaksa da, bu, sana olan sevgimizin fazlalığından. Ne olur bize kızma, bizi terketme. Sen gelmek üzeresin ya. Bugünün yarını, hesabı, kitabı, sorgu-suali varmış kim görür, kim düşünür, kim takar? Yeter ki sen gel. Kirayı ödemediğimiz için ev sahibi çıksın diyormuş, buzdolabının taksitleri için icra gelmek üzereymiş, çocuğun ayakkabıları delinmiş, ekmek zamlanmış, okullar başlayacakmış, umurumuzda mı? Değil mi ki sana kavuşmak üzereyiz. Sen geliyorsun ya, pembe gözlükleri gözlerimize takacaksın ya. Başka ne isteriz? Ne olur çabuk gel. Senin uğrunda hızlı yaşayalım, genç ölelim. Gel futbol gel.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.