Yusuf, hem hakeme hem de Pons'a kızmıştı. Kurt kapanıyla, dev gibi Pons'u çevirmek için öyle yüklendi ki, Pons, feryat ederek, hareketsiz kaldı. Yusuf, boynu kırıldı diye korkarak bıraktı. Hakikaten de Pons'tan hiç hareket gelmiyordu. Hakem düdük öttürüp, güreşi durdurdu ve doktorları çağırdı. Seyirciler, çıldırmıştı, ellerine ne geçerse sahaya atıyorlar, ağza alınmaz küfürler ediyorlardı. Doublier, durumun kötüleştiğini farkedip, Yusuf'u, Filiz Nurullah ile aralarına alıp soyunma odasına götürdüler. Pons'u muayene eden doktorlar, boynundan sakatlandığını ve güreşe devam edemeyeceğini söylediler. Hakemler de, Pons'un sakatlanması sebebiyle güreşin yarım kaldığını, ilan ettiler. Koca Yusuf'u, soyunma odasında tutmakta güçlük çekiyorlardı. Bir tarafında Filiz Nurullah, diğer tarafındaysa Bulgar Petrov ile menejer Doublier, Yusuf'u sakinleştirmek için uğrayıyorlardı. Yusuf, iki seferdir, Pons'un hakemler yardımıyla elinden alınmasını bir türlü hazmedemiyordu: -A be bu ne kahpece iştir. Geçen sefer, tazı gibi kaçmasına göz yumdular, şimdi de hem yumruk atmasına ses çıkarmadılar hem de sakatlandım bahanesiyle minderi terketmesine izin verdiler. Doublier, Yusuf'u omuzundan tuttu ve Petrov'a söylediklerini tercüme etmesine istedi: -Yusuf Pehlivan. Burası Paris. Burada güreşler, burada hak hukuk, önce masa başında kazanılır, bundan sonra sıra meydana gelir. Siz Paris'e geldikten sonra, masa başı oyunlarına büyük ölçüde son verdiniz. Size bu kadar kızmalarınını sebebi de bu. Masa başı oyunlarını yalnızca, güç ve kuvvetle, minderde gösterilecek başırıyla önlemek mümkün değil. Masa başına en güzel cevap yine masa başında verilir. Siz Türklerin en zayıf tarafı da masa başı oyunlarını, kurallarını ve masa başı gerçeğini kabul etmemeniz. Sahada, savaş meydanından söylenen sözü yeter sayıyorsunuz, asıl savaşın masa başında yaşandığını kabul etmiyorsunuz. Masa başının önemini şimdiki sultanınız Abdülhamid Han kavramış durumda. Bu sebepten, Paris, Londra, Berlin, Viyana ve Vatikan, bundan çok rahatsız. Birbirlerinin düşmanı olan bu şehirlerin ülkeleri, Abdülhamid Han'ı tahttan indirmek konusunda işbirliğine gittiler, ne yazık ki sizin içinizden bir sürü yardımcı buldular. Yusuf, Doublier'in söylediklerine şaşırdı: -Te be çorbacı, sen güreşten başka siyasetten de anlıyormuşsun. Doublier güldü: -Yusuf Pehlivan, Paris'te kime sorsan aynı şeyleri söyler. Sizden başka bütün Avrupa bu gerçeklerden haberdar. Kendi içinize kapanmış, dünyada olup bitenlerden habersiz yaşıyorsunuz. Dışarı da olup bitenlerden haberdar olmağa çalışan hükümdarınız var, onu da bitirmek için çalışıyorlar. Neyse Yusuf Pehlivan, siyaseti bırakalım, gelelim güreşe. Pons'la yapmış olduğunuz iki güreşin de yarım kalması, Foli Berjer idarecilerini çok sevindirdi, bu işin böyle olmasını da onlar ayarladı, böylelikle çok daha fazla para kazanacaklar. Şimdi üçüncü güreş için bastıracaklar. Üçüncü güreş teklifini kabul edecek miyiz? Yusuf, hayretle Doublier'e baktı: -Ne demek, tabii ki kabul edeceğiz. Biz buraya padişah efendimizin emriyle güleşmek için geldik. Ölürüz de güreşten kaçmayız. Ama şartlarım var, bunları baştan konuşmalıyız. DEVAMI VAR