Osman Paşa, yalnız olmadığı aklına gelince hemen toparlandı, eski haline aldı, Çerkez Müsellim'e döndü: -Müsellim. Karargah zabitleri, yarım saat içinde toplantı salonunda hazır olsunlar. Osman Paşa, başka bir şey söylemeden az önce çıktığı yatak odasına geçti. Kapıyı kapadı, gönlünü açtı. Daha fazla kendini tutamadı, dışarda ağlamamak için kendini zor tutmuştu. İstememişti, güvendikleri Osman Paşa'yı ağlarken görmelerini. Yatak odasına girmesiyle birlikte, gözyaşlarını bildiğince akmaya bıraktı. Kim demişti paşalar ağlamaz diye. Asıl paşalar ağlamalıydı, mesuliyetlerinin endişesinde... Ve Paşa, yüce dergahda duaya durdu: "Ey yüce Rabbim. Plevne savunmasının bu hale gelmesinden dolayı, hatalarımdan tövbe etttim, pişman oldum. Elimden geleni yapmağa çalıştım. Milletimize, Padişahımıza ihanet ederek imdada gelmeyenleri sana havale ettim. Ne olur ya Rabbim, benim canımı al, ancak buradaki canların kurtulmasını, şehit kanlarıyla sulanmış bu mübarek toprakların Rus çizmesiyle çiğnenmemesini ihsan eyle..." Osman Paşa, dua etti, sığındı, "ol" emriyle bütün kainatı var edene... Vurulmuştu... Şıpka'da, Süleyman Paşa'yı yenen General Gurko'nun 35 bin kişilik bir kolordu ile 28 Ekim'de Sofya Plevne yolunu kapatması haberiyle... Gazi Osman Paşa, fena yaralamıştı. Öyle bir yara ki şifat, hekim kabul etmezdi. Bu haber, Plevne, Gazi Osman Paşa, Osmanlı için tam bir felaketti. Çünkü artık Sofya'dan da imdat, yardım, yiyecek, cephane ve ilaç alamayacaktı. Böylece Plevne, tam manasıyla muhasara edilmiş oluyordu. Ruslar, 48 kilometrelik bir çemberle Plevne'yi sarmış?lardı. Bu kadar geniş bir çemberin her noktasına hâkim olmak ve kuş uçurtmamak kolay değildi. Fakat artık Osman Paşa'nın erzak ve cephane alamayacağı kesindi. Gıda, giyecek, cephane ve ilaç alamayan Plevne ne kadar dayanabilecekti? Osman Paşa, ya teslim olmak ya da çıkış, yarma hareketine geçmek mecburiyetiyle karşı karşıya mı kalacaktı? Kimbilir... Osman Paşa, bir çare bulabilir miydi? Kumandanları, müjdeyi verdiler... Birkaç hafta daha sabredilirse, Plevne meyvesinin kendi?liğinden kucaklarına düşeceğini, Çar'a bildirdiler. Çar, o kadar yılmıştı ki, duyduklarına inanamadı. Kumandanları anlattılar... Artık Plevne'ye yiyecek, cepnane girişinin durduğunu. Çar, sanki çıldırmıştı. Çocuklar gibi "Plevne", "Plevne" diye zıpladı, oradan oraya koştu durdu. Ruslar, Plevne'?nin dışarısıyla irtibatını tamamen kesmek için, şehrin çevresindeki siper?leri fazlalaştırdılar. Plevne önlerinde, gülleli, mermili, süngülü savaştan sonra, artık soğuk savaş, sinir harbi, başlamıştı. Osman Paşa, Grandük Nikolay'a gönder?diği mesajda, 8 aylık erzak ve malzemesinin bulunduğunu, Rusların kar altında ıslak siperlerde rahatsız uyudukları için tees?sür duyduğunu bildiriyordu. Türk askeri, refah içinde olduğunu göstermek için, Rus siperlerinde yarım gıdadan avurtları çök?müş Rus mujiklerine bakraç bakraç hâlis yoğurt atıyorlardı. Gazi Osman Paşa, tıpkı Kanije Kalesi'nde kuşatılan Tiryaki Hasan Paşa gibi hareket ediyor.... Ruslara karşı soğuk savaş yapıyordu. Tiryaki Hasan Paşa, Osman Paşa'nın örnek aldığı komutanların başındaydı. ¥ Devamı var