Hislerine aldanmış, intikam peşinde koşuyor, hasmını yenmek için fırsat çıkmışken yenmiyor, ezmek için çalışıyordu. Kırkpınar geleneğinin yasakladığı böyle bir şeye nasıl başvurmuştu. Tam manasıyla nefsinin oyuncağı olmuştu, bir de ermeydanında er olmak iddiasındaydı, bu şekildeki erlikle erenler yolunda nasıl ilerliyecekti. Bu düşünceler içindeki Yusuf, hemen çif kapanı çözdü. Adalı Halil şaşırdı. Yusuf, Adalı'yı elinden tuttu, kaldırdı ve Adalıya, "Pes ediyorum, güreşi sana bırakıyorum." dedi, Adalı'nın bir şey demesine meydan bırakmadan yürüdü. Cazgır, Adalı, Aliço ve bütün seyirciler ne olduğunu anlamamıştı, herkes son derece şaşkındı. Aliço, hemen sahaya fırladı, Yusuf'a seslendi: -Dur bre Yusuf. Yusuf bekledi. Aliço geldi: -Ne oldu Yusuf, güleşi niçin bıraktın, Halil bir şey mi dedi? Yusuf, gözleri yaşlı boynunu büktü: -Ustam, Halil çok mert güreşti. Na mertlik bende. Elimde fırsat varken yenmek için çalışmadım, ezerek intikam alma peşine düştüm. Pelvanlığa yakışmayan bu hareketim sebebiyle güleşi Halil'e bıraktım. Koca usta Aliço, Yusuf'un sözleriyle sırt üstü künde ile yenilmiş gibi oldu. Bu Yusuf, ne kadar da mert, yiğit bir pehlivandı. Gönlünde zerre kadar kötülük yoktu, alperenlerin hatırasına layık tam bir pehlivandı. Yusuf'un gözlerine gözlerine baktı: -Evladım. Sen çok mert, asil bir pelvansın. Rakibinin güleş hayatını söndürmemek şartıyla ezmek de güleş kuralları içindedir. Tabi ki ideal olanı, Kırkpınar'a yakışanı eline fırsat geçince rakibini yenmektir. Sen, kurt kapanı oyununu çözerek çok asil bir harekette bulundun. Ama pes etmen doğru değil. Bu kadar insan güleşinizi seyretmek için burada. Bir büyüğün olarak güleşe dönmeni istiyorum. Yusuf, Kırkpınar'ın efsane ismi Aliço'nun isteğine nasıl hayır derdi, "Peki efendim" diyerek ermeydanına döndü. Seyirciler, ne olduğunu anlayamamışlardı: -A be Yusuf, güleşi niye bıraktı şimdi niçin dönüyor? -Bunlar güleşi hepten de maskara ettiler. Yusuf, seyircilerin sözleri karşısında bir daha kahroldu, sırtüstü yenilmiş gibi üzüldü. Güreş, tekrar ayakta başladı. Adalı Halil, tekrar fırtına gibi esmeğe başladı. Yusuf ise isteksizdi, güreşe, Kırkpınar'a ihanet olmayacağıın bilse, seve seve Adalı Halil'e yenilecekti. Ancak almış olduğu güreş terbiyesi, bilerek güreşi bırakmaya müsaade etmiyordu. Adalı iyice sinirlenmişti. Yusuf'un tam yenmek üzereyken, kendisine pes etmesi onu kızdırmış, gururunu incitmişti. Bu sebepten, tedbiri elden bırakmış, gözü kara saldırıyordu. Bazen, elenselerle karışık yumruk da atıyordu. Yusuf, Adalı'nın tekrar kavga çıkarmak niyetinde olduğunu sezdi. Adalı'nın paçalara falan dikkat ettiği yoktu, kızgınlığı aklını örtmüştü. Yusuf, Adalı'nın paçalarını açıkta görünce daha fazla düşünmedi. Adalı dolu dizgin elense çektiği anda yıldırım gibi paçalara daldı, iki paçayı birden eline geçirdi ve yüklendi, Adalı öfkeyle güreştiği için bu sefer boyunduruğu da yetiştiremedi, ancak kendini yere atmayı denedi, fakat, paçaları Yusuf'un elinde olduğu için tam manasıyla yüzüstü düşemedi, yan düştü, göbeği yıldız gördü, fakat Yusuf, galibiyet temennasını çakmadı, güreşe devam etti, Adalı'nın üzerine iyice yüklendi. Yusuf, Adalı'nın yenildiğini biliyordu, fakat tam açık düşmediği için itiraz olur düşüncesiyle yüklenmeğe devam ediyordu. Bu şekilde düşünmekte de haklıydı, burası Adalı'nın memleketiydi, hemşehrileri Kırkpınar geleneklerine ters olmasına rağmen, yenilmedi diye itiraz edebilirlerdi. Yusuf, yüklenmeyi bıraktı, Adalı'nın arkasına geçerek kemane çekmeğe, yumruğuyla midesine tazyik yapmaya başladı. > Devamı var