Paris'te ilk mağlubiyeti tattıran

A -
A +

Bütün Fransızlar, "Bravo Türk", "Bravo Karamel" diye alkışlıyorlardı. Filiz Nurullah ve öğrenci Mehmet olduğu yerde zıplıyorlardı. Ahmet, gayet sakin bir şekilde, sanki galip ilan edilen o değilmiş gibi, elini Pons'a uzattı. Pons, kendine uzatılan eli iterek ringten indi, büyük bir kızgınlıkla soyunma odasına gitti. Evet, artık Ahmet, şampiyonlar şampiyonuydu. Ahmet için olan alkışlar ve sevgi gösterisi anlatılmaz derecedeydi. Kadın ve erkekler sandalyeler üzerine çıkmış, şapka, mendil ve bastonlarını havada sallayarak, "Yaşa Türk!", "Bravo Karamel!" diye çılgınca bağırıyorlardı. Kara Ahmet de, elini göğsüne koyarak, gayet nazik şekilde eğilip seyircileri selamlıyordu. Ringin hemen yanında, çok özel bir loca vardı. Oraya bir frank verilerek girilir, güreş ayakta seyredilirdi. İşte bu özel yerdeki Fransız bayanlar arasında, güzelliği bütün dünyada meşhur, madam ve matmazelleri kıskançlıktan çatlatan tiyatro sanatçısı Sol Tero da vardı. Hakem, Fransız bayrağının renklerinden (mavi, beyaz, kırmızı) meydana gelen şampiyonlar şampiyonu kurdelasının takılacağını söyleyince, seyirciler "Sol Tero" diye bağırmağa başladılar. Sol Tero, büyük bir memnuniyet içinde kalktı. Ellerini kaldırarak seyircileri selamladı. Kurdelayı takmak için ringe doğru yürüdü. Seyirciler, "Tero", "Tero" diye tempo tutuyordu. Kimsenin beklemediği bir şey oldu. Tero'nun sevgilisi yerinden fırladı. Tero'nun yanına geldi, bağırarak bir şeyler söyledi. Tero, kıpkırmızı kesildi, kızgınlık içinde yerine döndü. Ahmet, kalabalık arasından kendisine yaklaşmak için çırpınan Benoit'i gördü. Pierri'yi çağırdı. Ahmet'in işaretiyle gürültü kesildi. Ahmet söyledi, Pierri tercüme etti: -Sevgili bayan ve baylar. Bayan Tero'nun eliyle Fransız bayrağının renklerinden meydana gelen kurdelayı takmasını çok isterdim ama olmadı. Sevgilisini kızdırmamak lazım. Bakarsınız kızınca bana rakip olur ve Pons'un yapamadığını yapmak ister." Ahmet'in son sözleri, seyircileri kahkahaya boğdu. Ahmet, konuşmağa devam etti: -Kurdelayı mutlaka bir Fransız bayanın elinden almak istiyorum. Fransız seyircisinin kibarlığını, nezaketini, mertliğe, insanlığa tutkunluğunu göstermek, buna bir nebze olsun teşekkür edebilmek için..." Bu sözler, seyirciyi iyice kendinden geçirdi. Tezahürat gökleri tuttu. Ahmet, sözlerini şöyle bitirdi: -Aranızda bir bayan var. Matmazel Benoit. Bu güreşin organize edilmesinde büyük emeği geçen Cont de Chamre'nin kızı. Kendisi hiçbir güreşimi kaçırmadı. Her haliyle Fransız zarafetini, güzelliğini, nezaketini en iyi şekilde temsil eden bir bayan. Onunla, Paris'e ilk geldiğim gün İstasyonda tanıştım. İlk mağbuliyeti ondan tattım. Ahmet, Benoit ile Paris istasyonunda nasıl çarpıştığını, şemsiyeleri kafasına art arda yiyerek nasıl sırt üstü yere düştüğünü anlattı. Ahmet'in, anlattıkları, Parislileri gülmekten kırdı geçirdi. Ama her gülüş, Ahmet'i daha fazla sevmelerine vesile oldu. Ahmet, anlattıklarıyla şok olan Benoit'i işaret etti. -Bana hayatımın ilk mağlubiyetini tattıran güzel... İşte, şu karşıdaki matmazel..." Herkes, gözünü Ahmet'in işaret ettiği yere çevrildi. Bütün bakışları üzerinde hisseden Benoit'in diz bağları çözüldü. Yere çökerken, onlarca el uzandı. ¥ DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.