Kara Ahmet, zorlanarak da olsa Pons'un ayaklarını yerden kesti. Dev gibi Pons, ayakaları ve elleriyle havada çırpınarak kurtulmağa çalışıyordu. Ahmet, nefeslendi. Gücünü topladı, Viyana'da hilali ayaklar altında gösteren heykeli hatırladı. Hatırlamasıyla birlikte bütün vücudunu bir sıcaklığın kapladığını hissetti. Pons'u biraz daha kaldırdı, bel hizasına getirdi. Seyirciler gözlerine inanamıyordu. Fransızların efsanevi şampiyonu, ayakları havada çırpınıyordu. Gücünü yeterince topladığına inanan Kara Ahmet, kendisini geri doğru verip, bir kavis çizecek şekilde Fransız güreşçisini üzerinden aşırdı ve bel supleksiyle attı. Bütün salon ayaktaydı. 1898 Cihan Şampiyonu Pons, köprü kuramamış, sırtı tam manasıyla, itiraz götürmez şekilde mindere yapışmıştı. Ahmet, hakemin galibiyet düdüğünü çalmasıyla doğruldu, seyircileri selamladı. Salon alkıştan, "Karamel, Bravo" seslerinden yıkılıyordu. Ahmet, yerde şaşkın şaşkın kendisine bakan Pons'a elini uzattı. Pons, kimsenin beklemediği bir şeyi yaptı. Ahmet'in elini tutatarak kalktı. Omuzlarından tutarak tebrik etti. Pons, Fransızca konuştu, tercüman Almanca'ya çevirerek megafonla duyurdu: "Türkü tebrik ediyorum. Viyana'da karşıma çıkmayınca, kaçtığını söylemiştim. Özür diliyorum. Bugün, benim bütün kavga çabalarıma rağmen çok mertçesine güreşti ve beni yendi. Yusuf'tan sonra, Ahmet'i tanımaktan ve onunla güreşmiş olmaktan mutluyum." Pons, Ahmet'in yanına gitti, kolunu kaldırdı. Bu hareket, seyircilerin çok hoşuna gitti, iki güreşçiyiyi dakikalarca ayakta alkışladılar. Hamburg'ta yapılan güreşler sonucu Kara Ahmet birinci olarak 2000 Frank, ikinci Pons 1200 Frank, üçüncü Fransız Laurent 1000 Frank aldı. 22 Ağustos 1900 tarihli Sabah gazetesinde, Kara Ahmet'in Selanikli Süleyman Beye gönderdiği mektup yayınlandı. Ahmet, mektubunda, Viyana'da yaptığı güreşleri anlattıktan sonra, onun Adalı Halil, Kurtdereli ve Küçük Yusuf'tan kaçtığı iddialarına cevap vererek, "Kurtdereli ile ciddi güreşmek kısmet olmadı. Adalı ile iki defa güleştim birinde güreşimiz yarıda kaldı, diğerinde berabere bitti. Küçük Yusuf ile güreşmek kısmet olmadı. Filiz Nurullah ağama gelince Paris'te yaptığımız güleşte beni benzete benzete yendi. İkinci güleşteyse, ikimizin arasındaki bir sebepten dolayı bana güleşi bıraktı. Benim, yağlı güreşte bu pelvanlara karşı üstünüm diye bir iddiam yok." diye yazmıştı. Kara Ahmet, Pons'u yenerek, grekoromen güreşte, dünyanın bir numarası olduğunu göstermişti. Ama buna aldırdığı yoktu. Osmanlı'yı, Türkoğlunu Viyana ve Hamburg'ta en iyi şekilde temsil ettiği için sevinmişti, gözü ve gönlü kızılelmayı paylaşacağı Benoit'i arıyordu. Ahmet, iki ay önce Haziran ayında İstanbul'a geldiğinde, kızılelmayı arkadaşı Sait'e teslim etmişti. Güreş kovalarken bir şey olmasından korkmuştu. Artık yanında taşımasına da lüzüm yoktu. Çünkü, kızılelmayı paylaşacağı güzeli bulmuştu. Ama kavuşamamıştı. Hikmet Dedenin, "Güleş peşinde koşarken elmayı paylaşacağın güzele kavuşacaksın." sözleri üzerine o memleket senin, bu memleket benim koşturup duruyordu. Nitekim inanılmaz olmuş, Berlin'de Beoit ile karşılaşmış, ama yine kavuşamamıştı. > DEVAMI VAR