Pons, Ahmet'ten oldukça iriydi, hem kilo hem de boyda fazlaydı. 105 kilo çeken Ahmet'e karşılık Pons, 120 kilo geliyordu. Hakemin düdüğüyle birlikte, güreş, Ahmet'in sağlı sollu elenseleriyle başladı. Elenseler, Avrupalı güreşçilerin sinirlerini bozan Türk işi, Türklerden başkasının bilmediği, beceremediği oyunlardı. Elenseler karşısında Pons da bir şey yapamıyordu. Ahmet, kendinden çok okkalı ve iri olan ve grekoromen tarzı güreşi daha iyi bilen rakibini, önce elenselerle yumuşatmak gerektiğinin farkındaydı. Bunun için de, elense olup Pons'un üzerine yağıyordu. Daha güreşin onuncu dakikasında, elenseler sebebiyle Pons'un ensesi, ekmek kızartacak kadar ısınmıştı. Ahmet'in elenselerinden, kurtulamayan buna karşılık da bir şey yapamayan Pons, güreşi bıraktı. Orta hakeme, Ahmet'in elenselerinin faul olduğunu söyledi. Pons, bunların faul olmadığını herkesten iyi biliyordu, ama, Hamburg'taki hakemleri etkiliyebilir miyim diye düşünmüştü? Hakem heyeti, durumu görüştü ve elensenin faul olmadığına karar verdi. Güreş tekrar başladı. Pons'un oyunu tutmamıştı. Pons, başka bir oyuna başvurdu. O da elense çeker gibi yapıp Ahmet'in boynuna yumruk atmağa başladı. Ahmet, bir iki ses çıkarmadı. Hakemin müdahale etmesini bekledi. Hakemden ses çıkmadı. Son bir yumruk çenesini bulunca güreşi bıraktı, hakeme döndü ve çenesine işaret etti. Dudaklarının kenarından kan akıyordu. Hakem, Pons'u ikaz etti ve bir ihtar verdi. Güreş kaldığı yerden sürdü. Daha doğrusu, Pons'un yumrukları devam etti. Ahmet, başka zaman olsa, yumruğa yumrukla cevap verirdi. Ama bu sefer, sabrediyordu. Yüzbinlerce mazlumun ahını Avrupalı güreşçiler karşısında galip gelerek bir nebze olsun alacağına inanmıştı. Viyana gezisinde gördükleri Ahmet'in gücüne güç katmış onu daha da hırslandırmıştı. Gücü, adete ikiye katlanmış gibiydi. Paris ve Berlin'de güreşen Ahmet ile Viyana ve Hamburg'ta güreşen Ahmet arasında çok büyük fark vardı, inanılmazdı. Pierri, Türkleri yakından tanımasa, "Doping kullanıyor." diyecekti. Evet, Ahmet, doping almıştı, ama ilaçlardan, vitaminlerden değil. Viyana'da gördüklerinden. Orada, hilali ayaklar altına görmek Ahmet için en büyük doping olmuştu. Ahmet, Viyana'da Paris'te kendisini zorlayan pehlivanları bir biri ardınca yenmişti hem de fazla zorlanmadan. Aynı şey Hamburg'ta da yaşanmıştı. Ahmet, burada da rakiplerini kısa sürede yenmiş ve finalde güreşmeğe hak kazanmıştı. Şimdi, Pons karşısında galibiyet arıyordu. Ahmet, Viyana'yı gördükten sonra Hikmet dedenin, "Güreşle Avrupa'yı fethet" sözleriyle ne demek istediğini daha iyi anlamıştı. Şu anda, bütün gayreti, güreşle Avrupa'yı fethetmek ve kızılelmaya ulaşmaktı. Gerisi onu ilgilendirmiyordu. Yumruğa yumrukla cevap verirse, Pons'un amacına hizmet etmiş olacaktı. Pons, Ahmet'e güreşte bir şey yapamayacağını anlamış, işi kavgaya dökmek istiyordu. Seyirci, Pons'u "Doğru güreş" diye yuhalamaya başlayınca hakem, tekrar ikaz etti. Ama Pons, bildiğinden şaşmıyordu. Pons, iyice yaklaştı, Ahmet'e karnına doğru yumruğu salladı. Ahmet de elinde olmadan, karnını korumak için kollarını karnına doğru indirdi. Ve Pons'un yarım saattir gözlediği fırsat doğdu. > DEVAMI VAR