Plevne, Ruslara batı yolunu kapatıyordu. Doğuda Mehmet Ali Paşa, düşmanı Deliorman sınırında durdurmuştu. Dobruca'nın kuzeyinde de Rus birlikleri, karşılarındaki Türk birliklerinin güneye kayıp Mehmet Ali Paşa ile birleşmemesi için bekliyorlardı. Güneyde Süleyman Paşa, Şıpka yolunu kesmiş, düşmanın Balkan Dağları'ndan beriye sarkmasını önlüyordu. Ruslar, bu Adriyatik'ten Karadeniz'e kadar uzanan Türk çemberini yarmak için önce Plevne'yi düşürmek zorundaydılar. Günden güne Çar'ın bezginliği iyice artıyordu. Rus ordusunun ta?lihsizliği, hükümdarın yüzünden okunuyordu... Bu harbin, Avru?pa'nın yarısının istikbalini tayin edeceğini biliyordu... Çar İkinci Aleksandr ve kardeşi Grandük Nikola, son Rus ihtiyatlarını da Plevne önlerine getirmişlerdi. Rusların elinde artık bir şey kalmamıştı. Ne varsa, Türk cephelerine sürmüşlerdi. Petesburg'daki sarayları muhafaza eden hassa alayları ve Ukrayna Kazaklarının süvari birlikleri bile Plevne önüne yığılmıştı. Çar'ın, Osman Paşa ve Osmanlı askerinden gözü o kadar korkmuştu ki, 30 bin kişilik Osman Paşa'nın askerine karşı yüzbinlerce Rus askerini az görüyordu. 1877 Eylülünün ilk haftası içinde Plevne önlerine Ruslar, 6 yeni tümen sevk ettiler. Çar yine de rahat değildi. 50 bin kişilik Romen ordusunu, Romanya Prensi 1. Karol'e telgraf çekerek imdada çağırdı. Çar ikinci Aleksandr, telgrafında, Romanya Prensine şöyle yalvarıyordu: "İmdadımıza gel. İstediğin gibi, istediğin yerden, dilediğin şartlarda Tuna'yı geç. Ve bunu yaptıktan sonra benden ne istersen iste. Yeter ki acele Plevne'de imdadımıza yetiş. Türkler, bizi mahvediyor. Hıristiyanlık, davasını kaybetmek üzeredir." 1. Karol, Plevne'ye yetişti. Üç piyade ve bir süvari tümeni getirmişti. Çar, Plevne önlerindeki kuvvetlerin kumandanlığını 1. Karol'e verdi. *** -Ya Hikmet Dede, işte aynen büle. Bizim hanımın gördüğü rüyayı ve rüyada sülenenleri size anlattım. Bize en yakın hikmet ehli olarak sizi gördüğümüz için sana anlattık. Hikmet Dede, sarsıldı... Kara Ahmet'in babası Kara Ali'nin anlattıkları karşısında titredi... Beklediği, ömrünü adadığı, hayatının var oluşunun gayesi olan an, gelmişti, ama hissettirmedi, gülümsedi: -Te be yiğit Alim. Bizim yalnızca lakabımız Hikmet Dede. Hikmet ehli olmak kim, biz kim. Kara Ali, Hikmet Dede'nin kendisini gizleme gayreti karşısında pes etmedi: -Hikmet Dedem, biz senden başka hikmet ehli bilmeyiz. Sana anlattık, mesuliyetten kurtulduk. Hikmet Dede, Kara Ali'nin cevabını beğendi, cevap öyleydi ki manevra alanı bırakmamıştı: -Ali, yiğidim, mesuliyetten kurtulmak bu kadar kolay mı? Mesuliyet hepimizin. Söylediklerinle elimizi kolumuzu bağladın. Layık olmadığımız halde, bize verilen bir emanet vardı. Biz de nice zamandır, emaneti vereceğimiz kişiyi arıyorduk. Ahmet'in hali beni de çok etkilemiş, işaretler, hep onu göstermişti... Ancak son işareti, bugün senin getirdiğin haberi bekliyorduk. Elhamdülillâh o da geldi. Ahmet için, son bir imtihan var... Eğer onu başarırsa... emaneti sahibine, gönül huzuruyla teslim ederiz inşallah. ¥ Devamı var