Rus karşısında böyle üzülmemişti

A -
A +

Cazgır, Ahmet'in kispetine yapışan Yakup pehlivana takıldı: -A be Yakup pelvan. Ne istersin garibin pırpıtından. Yoksa, pırpıtını yırtıp güleşi başlamadan bitirmek mi istersin? Yakup pehlivan kızgın kızgın konuştu: -Te be sen ne biçim cazgırsın? Cazgır, Yakup pehlivanın hitabıyla şaşırdı: -Yakup pelvan, cazgırlığımın ne noksanını gördün? -A be daha ne olsun? Yakup pehlivanın konuşma tarzı, çok gün görmüş geçirmiş, nice aksi pehlivanlarla karşılaşmış cazgırı bile kızdırdı: -Bana bak pelvan bozuntusu? Lafı ağzında geveleyip durmayasın. Ne sülüceksen doğru dürüst, yanlış anlaşılmaya meydan vermeden süleyesin. Pelvan bozuntusu sözü Yakup pehlivanı çıldırttı, cazgırın üzerine yürüdü, araya Ahmet girdi. Yakup pehlivan, cazgırın üzerine tükürür gibi er meydanına tükürdü ve diyeceğini demedi: -Bana pehlivan bozuntusu dersin ama, güleşin gereğini yapmazsın. Cazgır iyice kızdı: -A be sana derim. Kadınların sakız çiğnediği gibi lafız ağzında gevleyip durma. Yakup pehlivan en sonunda derdini söyledi: -Kispeti bile olmayan birine başaltı birinciciliği güleşi yapmasına nasıl müsaade edersin? Ben, kispeti bulunmayanla güleş yapmayı kabul etmem. Hem cazgır, hem de Ahmet şaşırdı. Kara Ahmet, atalar yadigarı, vatan edinmeyi... Sahip bulunan maddi-manevi güzelliklerin korunması için bedenen-ruhen güçlü olmayı.... Şeytan, nefis ve kötü çevreyle mücadeleyi simgeleyen güreşin değiştirilemez bir kuralının uygulanmasını istemek, ortalığı nasıl da karıştırmıştı? Bu güreşi yapanlar, bu güreşte idareciliğe soyunanlar, er meydanının kurallarından birinin de, işini ciddiye almak olduğuna inanmazlar mı... Güreşmeden pes etmenin, hakkını aramamanın güreşe, Kırkpınar geleneğini yadigar bırakan alperenlere ihanet olduğunu bilmezler mi? Pehlivanlığın, erliğin, yiğitliğin, kılık-kıyafette değil de yürekte, gönülde olduğunu akıl etmezler mi? Cazgır, bütün uğraşmasına rağmen, Ahmet'e pehlivanlığı yakıştıramayan Yakup pehlivanı ikna edemedi... Çareyi hakem heyetine başvurmakta buldu. Güreşmekte ısrar etmesi sebebiyle zaten Ahmet'e kızmakta olan hakem heyeti, Yakup'u haklı buldu ve Ahmet'in güreşmesi için kispet bulmasını şart koştu. Cazgır, durumu Ahmet'e anlattı. Ahmet, bu kadar engelleme karşısında, "Ödülleri de, pelvanları da onların olsun" diyerek sahadan ayrılmak üzereyken Hikmet Dede'nin, "Evladım, kavgan, başkalarıyla değil, kendinle, nefsinle olsun, başkalarının ne yaptığına değil, kendinin ne yaptığına bak." sözü aklına geldi. Cazgırın yol göstermesiyle Mestan pehlivana gitti, kispetini verip veremeyeceğini sordu. Mestan pehlivan, "Kispetin yok, pelvanım diye ortaya çıkarsın. Kispet, pelvanın namusudur, başkasına verilmez" diyerek Ahmet'i tersledi. Yapılan muamele Ahmet'in o kadar zoruna gitti ki, ağlamamak için kendini güç tuttu. Plevne'deki beş aylık kuşatmada, dört büyük muharebede, nice ölümler görmüştü, bunlar, şimdi burada karşı karşıya kaldığı hareket kadar kendini üzmemişti. Plevne'de karşısında Rus ve Bulgar keferesi vardı. Onların, yaptıkları onlara yakışırdı. Ya burada yaşadıkları kime yakışırdı? >> DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.