Sanki gülle düştü

A -
A +

Filiz'in sözleri Conte'u gülümsetti: -Nurullah pehlivan, pehlivanlık kadar, diplomaside de ustaymışsın. Doğru söyledin. Türkleri severim. Bunu herkes bilir. Sizin çok güzel bir sözünüz var, "Dostluk ayrı alış veriş ayrı" diye... Dostluğumuz yine kalacak. Benoit meselesine gelince... İster saplantı isterse hurafe deyin. Zannederim Benoit size anlattı. Bizde yüz yıllardır gelen bir vasiyet var, Müslüman Türklere kız vermemek hususunda. Eğer, bizim ailemizden bir kız bir Türk ile evlenirse, bunun soyundan gelecek çocuğun, Avrupa'nın fethedilmesine, Müslüman olmasına sebep olacağı söylenir. Bu sebepten, Benoit ile Ahmet'in evlenmesi mümkün değil. Bunu size açıkça söyleyemediğim için hep şartlar ileri sürdüm. Ama Ahmet, bütün şartları yerine getirdi. Artık kaçacak yerim kalmadı. Ahmet, Benoit ile evlenebilir ancak bir şartla. Ahmet, Filiz Nurullah ve öğrenci Mehmet, hepsi büyük heyecan içindeydi. Fakat, Ahmet'in heyecanı bir başkaydı. Kaç aydır, ulaşmak için nice güreş yaptığı, gecelerini yıl gibi uzatan şartı öğrenme zamanı gelmişti. Cont, önündeki sehpadan su aldı. Bir yudumu ağzında uzun müddet tuttuktan sonra, içti. Söyleyeceği şartın, kendisini rahatsız ettiği belliydi. Bir şeylerle meşgul olarak heyecanını yatıştırmak istiyor gibiydi. Öksürerek boğasını temizledi ve merakla beklenen sözler anlam olup ağzından çıktı: -Tek bir şartım var. Eğer, Ahmet, bu şartı kabul ederse, hem Benoit ile evlenebilir hem de bütün mirasım onun olur. Conte'un lafı uzatması Filiz'i huzur etti: -Dostum Conte... Kimsenin mirasında gözü yok. Lütfen lafı uzatma. Conte de Chamber, acı acı güldü: -Filiz Pehlivan... Söyleyemediğim için lafı dolaştırıp duruyorum. Conte'un söylemekte bu kadar zorlandığı şart neydi? Ve söyledi: -Kızım Benoit ile evlenebilmesi için... Ahmet'in... Hıristiyan olması lazım. Conte'un sözleri salonun ortasına bir gülle gibi düştü. Ahmet'in kulakları uğuldamağa, salon, çevresinde dönmeğe başladı. Düşmemek için oturduğu koltuğa tutundu. Yanlış mı duymuştu, bu ümitle sordu: -Ne dediniz? Hıristiyan olmak mı? Ahmet, Conte'dan "Hayır" cevabını almak için dünyalık her şeyini vermeğe hazırdı. Cevap, Conte'un bembeyaz kesilmiş yüzündeydi: -Ahmet pelvan. Üzgünüm. Böyle bir teklifin senin için ne manaya geldiğini de iyi biliyorum. Ama başka çare yok. Evet, kızımla evlenmen için Hıristiyan olman lazım hem de Katolik. Ahmet'in beyninde şimşekler çaktı. Beyni, hücre hücre patlıyor zannetti. "Bre sen ne dersin" diyerek ayağa fırladı, Conte'un üzerine yürüdü. Filiz Nurullah atıldı ve yerine oturttu. Ahmet, kendinden geçmiş bağırıyordu: -Beni, dinini değiştirecek kadar alçak mı gördün? Benoit için canımı veririm. Ama dinimi asla. Ahmet, omuzlarına dünyanın yükü bindirilmiş gibi birden bire yere çöktü ve gözyaşları kara yağız yüzünden aka aka sesli sesli ağlamağa başladı. Dininin değiştirilmesinin teklif edilmesi çok zoruna gitmişti. Beyni ve gönlü isyanlarda, "Ben, dinini değiştirmesi teklif edilecek kadar imanı zayıf mı gözüküyorum." diye aynı şeyi tekrarlıyorlar, her tekrar da Ahmet'i biraz daha çökertiyorlardı. > DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.