Selimiye'den gözüken kızılelma

A -
A +

Koca Yusuf, müezzinin kendisini öven sözleri karşısında genç bir kız gibi kızardı. "Estağfurullah hocam, biz kim, şah eser olmak, Selimiye Camii'sini anlamak kim" diyerek caminin dış kapısına doğru yürüdü. Koca Yusuf, oldum olası ilgiden hoşlanmaz, fazla konuşmayı, özellikle de ben bilirim havasında olanı sevmezdi. Koca Yusuf, hem yürüyor hem de kendi kendine, "Te be zevzek herif. Ortaya, senden başka çıkacak kimse yok muydu? İşte gösterdin ne kadar bilgili olduğunu" diye söyleniyordu. Yusuf, kendisine kızmakta haksızdı. Söz konusu Selimiye olunca dayanamamış, elinde olmadan ortaya atılmıştı. Kişi, iradesi dışında gerçekleşen için suçlanabilir miydi? Cami içindekiler, Yusuf'un birden bire niçin kapıya doğru gittiğini anlayamamışlar, şaşkın şaşkın Yusuf'un arkasından bakıyorlardı: -Te be bu Yusuf'a ne oldu birden bire büle. Müezzin başını sallayarak cevap verdi: -Nasıl anlamazsınız be. Övülmekten, biliyor gözükmekten sıkıldı. Herkes, Koca Yusuf'un arkasından baka kalmıştı. Ancak, birisi bakmakla kalmadı ve Koca Yusuf'un arkasından yürüdü. Yusuf, Selimiye Camii'sinin güney kapısından dışarı adımını attı. Güneş, Meriç üzerinden batmak üzereydi. Tıpkı kızıl bir elma gibi olmuştu. Adımını atamadı, kızılelma şeklini almış güneşe baka kaldı. Koca Yusuf'u takip eden kişi de yürüyemedi, o da hemen arkasından durdu ve Koca Yusuf'un baktığı yere baktı. Meriç üzerine sarıdan kırmızıya değişen bir halı bırakarak batan kızılelma şeklindeki güneşi gördü, titredi. Tuna Nehri'ni, Tuna'nın üzerinde kızılelma şeklinde batan güneşi, kızılelmanın ne olduğunu anlatan Hikmet Dede'yi hatırladı. Koca Yusuf'a bunları anlatmamak için kendini zor tuttu. Koca Yusuf'u da kızılelmaya benzeyen füneş karşısında kendinden geçmiş halde görmek, onu çok sevindirmişti. Koca Yusuf, hemen arkasında olanın farkında değildi. O, Meriç'in üzerinde kızılelma şeklinde batan güneşin kendisini hatırlattıkları içinde kaybolmuştu. Demir Baba Dergahı'ndaki hocası İsmail efendiyi, onun kızılelma hakkında söylediklerini hatırlamıştı. Koca Yusuf, Selimiye Camii'sinin güney kapısından dışarı adım attığında, bir sırrını daha anlamıştı... Görenlerin, "Bunu insanlar yapamaz, sanki meleklerin elinden çıkmış" diyerek hayranlıklarını dile getirdiklerini bu muhteşem eserin... Gönül ehli Mimar Sinan, Selimiye Camii'sinin öyle yere inşa etmişti ki, caminin güney kapısından güneşin batma vaktinde çıkıldığında, güneş, Meriç Nehri üzerinde kızılelma şeklinde görünüyordu. Yusuf, "Selimiye içinde, birliğe, tevhide işaret eden kubbe, kişiyi, hakikate ulaştıracak kırklar sırrına işaret eden kubbedeki kırk pencere, Allahü tealanın 99 ismine işaret eden 99 çeşit lale süslemesi ve İslâm'ın beş şartına anlatan beş kat üzerine bina edilmesi... Bunlarla, yaradılış sırrını, gayesini anlayan kişi, camiden çıktığında kızılelmayı görerek, hedefinin, istikametinin, batıda olduğunu anlıyor" diye düşündü. Yusuf, Meriç ufkunda, kızılelma şeklinde batan güneşi seyretme isteğiyle yandı ve yürüdü, Selimiye merdivenlerinden kızılelmaya doğru. Bir ses geldi ardından, sanki Selimiye Camii'si sesleniyor gibiydi: -Yusuf ağam! Yusuf ağam! > DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.