Senin için güreş bitti

A -
A +

Petersen, donup kalmış Ahmet'in belinden yakaladı ve kaldırıp sırtüstü mindere vurdu. Ahmet'in son hatırladığı, Petersen'in belini kavramasıyla birlikte beyninde nice bin şimşeğin çaktığıydı. Sonrası Kara Ahmet için, karalar içinde koyu bir karanlıktı. *** Beş, beyaz gömlekli birden geldi. Öğrenci Mehmet de aralarındaydı. İçlerinde en yaşlısı konuştu, diğerleri başını sallayarak tasdik etti Mehmet de tercüme etti: -Herr Ahmet. Sizin yaptığınız tam manasıyla delilik. Ondan da öte. İntihar. İlk kalp krizinizin ortaya çıktığı günden bugüne 20 ay içinde yaptığınız her güreş, kalbinizi bitirmiş. Sizi daha da ölüme yakın hale getirmiş. Artık son noktaya gelmişsiniz. Kalbiniz her an durabilir. En ufuk bir heyecan, en ufak bir yorgunlukla. Bundan sonra isteseniz de güreşemezsiniz. Rakibiniz karşısında kolunuzu hızlıca kaldıramazsınız. Ancak korkuluk gibi durursunuz. Çok kuvvetli bir bünyeniz var. Bu kalp sizi bugüne kadar nasıl getirmiş anlayamadık. Bundan sonraki işiniz yalnızca istirahat. Kesinlikle zorlanma, mecbur olmadıkça hareket yok. Yokuş çıkma yok. Hızlı hiçbir hareket yok. Yaşadığınız her saniye, kalbinizin size fazladan bir hediyesi, çünkü o, artık vazife yapacak halden çıkmış. Bütün bunları söylemek doktor olarak vazifemiz. Kesin olan bir şey var. Senin için güreş bitti. Doktorlar geldikleri gibi gittiler. Söyledikleri Kara Ahmet için sürpriz değildi. Kalbi kaç defa ikaz etmişti. Ama dinlememişti. Nasıl dinlerdi, sevdiceğine güreş ile kavuşacağı söylenmişti. Doktorlardan böyle bir konuşma beklemesine rağmen, Ahmet'e yine de çok zor geldi. Sanki bulunduğu yerde havayı, damarlarındaki kanı boşaltmışlardı. Ne de kolay söylemişlerdi "Senin için güreş bitti." sözünü. Nerden bilsinlerdi onun için güreşin bitmesinin, ümitlerinin bitmesi demek olduğunu. 21 yıldır güreşle Kızılelma peşinde koşmuştu. Öğrenci Mehmet, Kara Ahmet'e bakıyor, baktıkça gözyaşlarını içine akıtıyordu. Kara Ahmet için güreşin bitmesinin ne manaya geldiğini bir nebze olsun anlıyordu. Kristal ayna gibi yüz bin parça olmuş yüzünden, Kara Ahmet'in neler hissettiğini okumak için hekim olmaya gerek yoktu. Mehmet'in konuşturmak gayretlerinin hepsi boşa gidiyordu. Kara Ahmet'in duyduğu ve gördüğü belli değildi. Gözlerini bir noktaya dikmiş duruyordu. Mehmet, Ahmet'i daha fazla zorlamayı uygun bulmadı. Kapının yanına bir sandalye çekti. Oturdu. Güreş esnasında bayılınca hemen Münih'in en meşhur hastanesine getirmişlerdi. Doktorlar Ahmet'in hayatından ümidi kesmişlerdi. Çok ince, pamuk ipliği gibi olan hayatla bağı, ha koptu ha kopacak diye beklemişlerdi. Bilinmez hangi sebep. Kopacak diye beklenen bağ, kuvvetlenmiş, durdu duracak diye bakılan kalp daha düzenli çalışmağa başlamıştı. Ancak oniki saat sonra kendine gelmişti. 15 Mart 1902'nin ikindi sonrası, kararıp da taş kesilmiş gibi duran Kara Ahmet'e bakıp bakıp ağlıyordu öğrenci Mehmet, bir şey yapamamanın çaresizliğinde. Hayatta öğrenecek ne çok şey olduğunu öğreniyordu öğrenci Mehmet. *** Hastanenin bahçesinden dereden büyük nehirden küçük bir su akıyordu. > DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.