Silah muhabbeti

A -
A +

Tabip Binbaşı Ryan, 20 Temmuz 1877'de gerçekleşen Birinci Plevne Muharebesinde yaşadıklarını hatıra defterine dökmeyi şu satırlarla bitirdi: "Ağzı alabildiğine açılmıştı, durmadan kan akıyordu. Kırılmış çene kemiğinin parçalarını çıkararak çeneyi yerinde tutmak üzere yarayı sardım. Hasta, hâlâ bir şeyler söylemenin derdindeydi. Kağıt kalem verdim. Kaleme sarıldı, söylemek isteyip de söyleyemediklerini ak kağıt üzerine, siyah mürekkeple yazdı. Büyük bir merak içindeydim. Acaba, ne yazmıştı, eşine ve çocuklarına vasiyyetini mi? Yazdıklarını büyük bir merak içinde okudum. Okuyunca sanki kanım dondu. Yazılanlar inanılmazdı. "Efendim, ne olur beni cepheye gönderin. Osman Paşa ve askerleri savaşırken burada bekleyemem. Ne olur bir an önce cepheye gitmemi sağlayın." diye yazmıştı, o kalemi zor tutan eliyle yazdığı Tuna nehri gibi kıvrılan satırlara. HHH Osman Paşa, yürüyordu, tabyalar arasında, bedeni, siperlerdeydi ama ya gönlü? Emri altındaki asker kadar parçalara bölünmüş, onlarla seviniyor, onlarla üzülüyor, onlarla acı çekiyordu. Rusların saldırısından tam bir hafta geçmişti. Günlerden 28 Temmuz Cumartesi idi. Rus tarafında son iki gündür büyük faaliyet vardı. Yeni yeni birlikler, ağır toplar, cephane geliyordu. Paşa'nın, tabyanın yanında oturan iki çocuk ilgisini çekti. Biraz dikkatlice bakınca çocuklardan birinin Kara Ahmet olduğunu gördü. Yanlarını yaklaştı. Her iki çocuk da, "Aşk olsun, aşk olsun" diyerek birbirlerine hararetli hararetli birşeyler anlatıyorlardı. Selam verdi, çocuklar, Paşa'yı görünce "Aleykümselam" diyerek ayağa fırladılar ve selama durdular. Paşa, gülerek rahat komutunu verdi.. Zorlayarak oturttu, kendi de yanlarına çöktü: -Delikanlılar, ne yapıyordunuz.... böyle kendinizden geçmiş "Aşk olsun, aşk olsun" diyerek ne konuşuyordunuz? İkisinden de cevap çıkmadı, Paşa, iyice meraklandı, Ahmedi omuzundan okşadı: -Kırk Kanatlı Reisi söyle bakalım, konu neydi. Ahmet, kızardı, bozardı, ancak söylemek zorundaydı, emir koca Paşadandı. -Silah muhabbetiydi Paşam. Osman Paşa titredi, Aşk olsun diye diye yapılan silah muhabbetini işitmekle, silah ile muhabbeti yan yana düşünmekle. Ahmet'e sordu: -Evladım, muhabbet ne demektir, bilir misin? -Bilirim Paşam, konuşmak demektir. Paşa, ne yapsın, Ahmet'e ne cevap versin, muhabbetin; sevgi, aşk, kainatın, insanın yaradılış sebebi olduğunu, iki cihanın servesi Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellemin, habibullah, Allahın sevgilisi olduğunu, silah ile muhabbetin yan yana gelmesi için çok zorlu yolların aşılması gerektiğini nasıl anlatsın bilemedi. -Evladım, doğru, bir mecazi manası da konuşmak demektir, ama insanı, yüce Mevlamızın sevgisine götüren konuşma demektir. Aşk olsun nidaları arasında yapılan silah muhabbetini duymakla, silah ile muhabbeti yan yana düşünmekle çarpıldım, sanki Rus kurşunuyla vurulmuş gibi oldum. Bu gece, yatsı namazından sonra Hikmet Dedeyle birlikte odama gelin. Hem şerbet içelim hem de şu senin silah muhabbetinden bahsedelim. -Emredersin Paşam. Paşa gülümsedi: -Evladım bu bir emir değil, baba arzusu. Söyleyin bakalım. Bu silah muhabbeti neymiş biz de bilelim. > DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.