Şimşek gibi daldı

A -
A +

Aliço, "Hep bunlar, Pomak Osman'ın işi. Kendisi bana karşı bir şey yapamadı şimdi de çırağını çıkarıyor. A be adam, sen bana karşı ne yaptın ki çırağın yapsın. Bilmez misin, erken öten horozun başına keserler. Çırağının benim karşıma çıkması için daha kırk fırın ekmek yemesi lazımdı. Gösteririm ben şimdi ona, haddini bilmeden Aliço'nun karşısına çıkmak ne demekmiş." diye homur homur homurdanıyordu. Aliço'yu yakında tanıyanlar, Koca Yusuf'a acımağa başladılar: -Te be Aliço, Şumnulu Pelvana çok kızdı. -Doğru sülersin be. Baksana Aliço'nun kel başı kızarmış, bıyıkları dikilmiş. -Kendine meydan okuma gibi gördü. -Allah Şumnulu Pelvanın yardımcısı olsun. -A be üle deme. Bu Şumnulu da boş pelvan dil. -Haklısın ba. Aliço'nun karşısında ezilmeyeceğine inanmasa, ustası Pomak Osman hiç onu başa çıkarır mıydı? Aliço'yu en yakında tanıyan Pomak Osman Pelvandır. Aliço, kızgın bir vaziyette, kazanbaşına geldi selam verdikten sonra, hemen Pomak Osman'a çattı: -Te be Osman! Artık kocadığıma iyice inanmışsın ki, çırağın Yusuf'u başa çıkarmışsın. Pomak Osman güldü: -A be koca usta. Sen hiç kocar mısın? Seksen yaşına gelsen de meydanlarda kimse karşında duramaz. Sana meydan okumak ne haddimize. Sen sahalardan çekilmeden şu Yusufçuk da, Aliço ile güleşme şerefine ersin istedik. Yusuf, öp bakalım koca ustanın elini. Yusuf, hemen davranıp, karşı koymasına meydan bırakmadan Aliço'nun elini öptü. Aliço, Yusuf'un elini öpmesi ve Pomak Osman'ın sözleriyle biraz yumuşar gibi oldu, ama o eski kurttu, Yusuf'un başaltına çıkmasının ne demek olduğunu çok iyi biliyordu: -Ee bre Osman. Ben seni bilmez miyim? Benimle başa baş güleş yapacağına inanmasan, Yusuf'u hiç başa çıkarır mıydın. Neymiş, Aliço ile güleşmek şerefiymiş. Sen onu olmayan külahıma anlat. Niceleri gibi Yusuf da Aliço'dan başpehlivanlığı alma ateşiyle yanıyor. Ama daha çok beklerler. Pomak Osman, cevap vermemeyi tercih etti. Bu sırada, cazgır da, eşleştirme yapmak için pehlivanları meydana davet etmişti. Başa dört pehlivan çıkmıştı; Aliço, Pomak Osman, Hançaoğlu Halil ve Yusuf. Hançaoğlu Halil, 1850 yılında Plevne'ye yakın Lofça kasabasında doğmuştu. Aliço ile birlikte Sultan Abdülaziz'in başpehlivanları arasındaydı. Sultan Abdülaziz şehit edilince köyüne döndü. 1877-78 Osmanlı Rus harbi sırasında Türkiye'ye göç etti ve Hayrabolu'nun Çerkesmüsellim köyüne yerleşti. Bakalım cazgır nasıl bir eşleşme yapacaktı? Herkes merakla bekliyordu. Pehlivanların gücünü çok iyi bilen Cazgır, Yusuf ile Aliço'nun birincilik güreşinde karşı karşıya gelmeleri, seyircilerin kıran kırana güreş seyretmeleri için Hançaoğlu ile Yusuf'u, Aliço ile Pomak Osman'ı eşleştirdi. Güzel bir dua ile, pehlivanları ermeydanına saldı. Herkesin gözü, Yusuf ile Hançaoğlu üzerindeydi. Aliço, Pomak Osman'ı defalarca yenmişti. Bakallım, Kırkpınar'da ilk defa başa güreşen Yusuf ne yapacaktı? İlk defa başta güreşen Yusuf, heyecanlıydı. Ustasının tavsiyesine uyarak, ilk saldırının rakibinden gelmesini bekledi. Hançaoğlu, güreşi, el enselerle açtı. Yusuf, elenseleri kolaylıkla savuşturduğunu görerek sevindi. Rakibi çok açık güreşiyordu. Kendisini pek önemsemediği belli oluyordu. Yusuf, yarım saat kadar, hücum için harekete geçmedi, yalnızca zaman zaman elenselerle karşılık verdi. Bir ara rakibinin gözünün diğer güreşte olduğunu görünce şimşek gibi çift daldı. Devamı var

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.