Memiş pehlivan meseleyi anlayamamıştı: -Hayır olsun evlat. Neyi bilmiyordum. Ahmet, çok mahçuptu: -Dış kazık, efendim. Memiş pehlivan güldü, Ahmet'i kucakladı: -Üzülme bre evlat. Varsa, hakkım helal olsun. Biz bu meydanlarda haksız yere ne dış kazıklar yedik. Senin suçun yok. Bilmemek, özürdür. Ustan seslenince dış kazık oyununu bırakmakla, şimdi de gelip helallik dilemekle, mert olduğunu gösterdin. Ahmet, "Allah razı olsun ustam" diyerek Memiş Pehlivanın elini öptü, yanından biraz olsun rahatlamış bir şekilde ayrıldı. Bu sırada, Şumnulu Kuru Rüstem de rakibi Pamukçulu Osman'ı yenmişti. Rüstem'e onbeş dakika kadar dinlenmesi için fırsat verildi. Cazgır'ın seslenmesiyle, ilk rakiplerini yenen Şumnulu Kuru Rüstem ve Kara Ahmet, yağlarını tazelemek için kazan dibine yürüdüler. Ahmet, Rüstem'e selam verdi. Rüstem, kızgın bir şekilde selam aldı: -Bre Ahmet pelvan. Senden çok yaşlı bir pelvana, hem de saray kadınları huzurunda dış kazıkta vurmağa utanmadın mı? Ahmet, kızardı: -Bilmiyordum be Rüstem Pelvan. Ustam seslenince oyunu bıraktım ama Memiş Pelvan pes etti. Sonra gidip helallik istedim. Hakkını helal etti. Ahmet'in açıklaması Rüstem pehlivanın kızgınlığını geçirmemişti: -Ben sana gösteririm dış kazık nasıl vurulurmuş. Ahmet'i kızdırdı...açıklamasına rağmen, bilmeden yaptığı bir hareket için Rüstem pelvanın kendisini suçlamaya devam etmesi: -Te be Rüstem Pelvan. Ne laf anlamaz adamsın. Elinden geleni ardına koma. İki pehlivan arasında atışmanın kızıştığını gören cazgır müdahale etti: -Sözlerinizle değil, bedenlerinizle güleş yapacaksınız. Hadi yağlanmanızı bir an önce bitirin. Daha baş güleşler yapılacak. Bu düğün güreşi, sizin keyfinizi bekleyemeyiz. İki pehlivan, cazgıra bir şey söylemeden yağlanmaya devam ettiler. Her ikisi de her haliyle "Sözün en gerçeğini meydanda söylerim" diyordu. Yağlanma bitince, cazgır, pehlivanları kıbleye karşı el bağlattı, kısaca dua ve nasihatlerde bulunduktan sonra ermeydanına saldı. Kara Ahmet, çayıra çıkmış yeni yetme bir tay gibi peşrev çıkarırken, Rüstem Pehlivan, peşrevi kısa kesti. "Gel bre Pelvan, düğün sahibini bekletmeyelim, hesabımızı bir an önce görelim." diyerek Ahmet'in kispetinden tuttu. Ahmet, kızgın bir şekilde, "İşimi bir an önce bitirmek istersin ha, görürüz bakalım, kim kimin hesabını görecek." dedi. Ve iki pehlivan ense enseye geldiler. Güreş başlar başlamaz, Şumnulu Kuru Rüstem, sağlı sollu elenselerle Ahmet'in üzerine karayel gibi esti. Hiç beklemedi... Ahmet'in, kendisini korumak için hafif dikildiğini, sağ ayağının açıkta kaldığını görünce... tereddüt etmeden daldı. Ahmet'in sağ topuğunu eline geçirdi. Dalma, o kadar ani, o kadar beklenmeyen bir zamanda olmuştu ki, Ahmet, topuğunu kurtarmaya fırsat bulamadı. Bunun üzerine can havliyle kendini yüz üstü yere attı. Atmasıyla beraber de, Rüstem Pehlivan, tıpkı avını kaçırmama kararlığındaki bir kartal gibi, Ahmet Pehlivanın üzerine kondu. Ahmet'in çimenlerin üzerine yapışmasına fırsat vermeden hücumunu sürdürdü. Sağ elini Ahmet'in bacak arasından soktu. Ahmet, başına geleceği fark etti. > DEVAMI VAR