Tanıyınca yenilgiyi kabul etti -173-

A -
A +

Hayvanlar da ürkmüştü. Düşen hemen ayağa fırladı. Ayağa kalkanı gören kadın büyük bir heyecan ve şaşkınlıkla, "Yusuf" diye fısıldadı. Yaşmağı tutan eli tutmaz oldu, gül yüzü ortaya çıktı. Gül yüzü gören Yusuf da rüyada gibi "Gülçehre" dedi, umduğuna kavuşmuştu, ancak mahçuptu hem de pek çok: -Gülçehrem, dayanadım. Uzaktan da olsa seni göreyim, yaşadığını bileyim dedim. Ama onu da yüzüme gözüme bulaştırdım. Seni gördüm, dünyalar benim oldu. Gülçehre, hemen yaşmağı topladı, beyaz gülden al güle dönen yüzünü sakladı: -Hemen git Yusuf, gören olur, söz ederler. Hem seni hem beni yaralarlar. Ben de ölü müsün, sağ mısın diye seni düşünürdüm, o anda sanki gökten düştün. Hızır mı getirdi seni. Ne olur çabuk git. Yusuf, artık ölse de gam yemezdi, değil mi Gülçehre'sinin sesini duymuş, ona bu kadar yakın olmuştu, boynunu büktü yürüdü: -Haklısın Gülçehre, hemen gidiyorum, ama bir gün gitmemek üzere dönmek için. Yusuf, acele bayıra tırmanmağa başladı. -Yusuf, dikkat et! Yusuf, sese döndü, seslenen Gülçehre'ydi. Hemen arkasındaysa azgın bir manda boğası vardı, saldırmak üzereydi, gözlerinden şimşekler çakıyordu. Yusuf, tıpkı bir pehlivan karşısındaymış gibi savunma vaziyeti aldı. Boğa geldi, geldi ve Yusuf'a baktı, Yusuf da boğaya. Boğa dikkatle Yusuf'a bakmayı sürdürdü, baktıkça, gözlerinde çakan şimşekler söndü, başını eğdi döndü ve sürüye doğru yürüdü. Olanları büyük bir korkuyla seyreden Gülçehre şaşırmıştı, Yusuf'a ise gülümsüyordu: -Bu o mu? Daha önce karşılaştığımız boğa mı? Gülümseme sırası Gülçehre'deydi: -Evet o. Ama seni unutmamış. Tanıyınca yenilgiyi baştan kabul etti. Yusuf, seslice güldü: -Bu boğa mert pelvanmış. Yaygara yapmadan, mertçe davrandı. Sizin sürüde işi ne? -Keseceklerdi. Bubama süledim. Satın aldı. Artık kimseye saldırmıyor. Ancak, birisi bana yaklaşırsa ona saldırıyor. Onu gördükçe seni hatırlıyorum. Sana kavuşmama o sebep oldu. Dünyaları verseler onu vermem. Hadi daha fazla oyalanma, bir gören olacak. Yusuf, Gülçehre'nin anlattıkları karşısında bir daha vuruldu, Gülçehre'nin sevdasını biraz daha anlar gibi oldu. Yalnızca "Hoşça kal, Allahü tealaya emanet ol, tez zamanda kavuşabilmemiz için karşımda Aliço da olsa ezip geçeceğim" diyerek hızla bayırı tırmandı. Gülçehre bayırdan kaybolan Yusuf'un arkasında baka kalmıştı. Yaşadıkları rüya mıydı? Gözüken, Yusuf kılığına girmiş Hızır mıydı? Yola dökülen taş ve toprak Yusuf'a mı, yoksa Hızır'a işaretti, bunu ninesine sormalıydı? *** 1884'ün Mayıs ayının 5'i Hıdrellez günüydü. Hızır ile İlyas aleyhümesselamın buluştuğu, alperenlerin hatırasını yaşatan Kırkpınar aslanlarının, Kırkpınar ermeydanında, en yiğidi, en merdi bulmak için karşı karşıya geldikleri, bütün hünerlerini ortaya döktükleri gündü. Leylaklar açmış, menekşeler duaya durmuş, çiğdemler gülümsemekteydi. Arda nazlı nazlı akmakta, Meriç çok ötelerden selam getirmekteydi. Herkes, heyecanlıydı. Ama içlerinden biri herkesten daha heyecanlıydı. Güreşlerin ilk iki günü hocası başaltında güreşmeye müsaade etmemişti. Az sonra, başaltı güreşleri başlayacaktı. İki gündür, başaltındaki güreşleri takip etmiş, muhtemel rakiplerini çok yakından izlemişti. Bu sene de başaltını rahatça alacağını zannediyordu. Geçen sene, başaltında çok rahat güreşler çıkarmış ve başaltında birinci olmuştu. 1882 ve 1883'deki Kırkpınar'daki başarıları memleketinde destan gibi söylenmişti. > Devamı var

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.