Aklım almıyor, vatan, millet diyerek, kişisel iradeyle tetiğe nasıl basılır? "Delice" olduğumuzdan aklımız basmıyor olabilir. Aklı eren varsa lütfen açıklasın. Açıklasın da "toplumsal cinnet" diye düşündüğüm bu hâl karşısında biraz olsun rahatlayayım. "Türklüğe hakaret etti", "Dinime saldırdı", "Tuttuğum takıma sövdü", "Yan baktı", "Flörtüme laf attı.", "Köpeğimi taşladı" de, çek tetiği hem de Hakkı, hakikati işaret eden şehadet parmağıyla. "Geçim sıkıntısından bunaldım", "Mirastan bana az pay düştü" de, çek tetiği, yağdır kurşunları, anne-babanın, evlatlarının, hanımının üzerine. "Evi terk edemezsin, üç öğün dayağa razı geleceksin", "Benim dediğim olur" diye efelen, hanımının ağzını burnunu kır, dönmedi diye çek tetiği hem de çocuklarının gözü önünde. "Çok gürültü yaptın" de, sonra da en gürültülü şekilde üst kat komşuna çek tetiği. Bu tetiğini çekenler ne yaptığını zannediyor? Yüce Mevla'mızın birliğine, hakka, adalete işaret eden şehadet parmağına idman yaptırdığını mı? Tetik, spor olsun diye mi çekiliyor? Mukaddesleri uğrunda "can almayı" değil "can vermeyi" şeref, vazife bilenlerin torunları bu hale nasıl geldi? Öldürmeyi, nasıl tek çözüm olarak görmeğe başladı? Dinimizde, örfümüzde, can almaya hakkı olanlar belli; mahkemeler, bir de meşru müdafaa var... Vatan için, millet için can almağa, tetik çekmeğe ancak devlet gönderebilir. Bir kişinin öldürülmesine ancak mahkeme karar verebilir (artık o da kalktı). Fert ise, ancak, canını, namusunu kurtarmak (nefsi müdafaa) için güç kullanabilir, başka çaresi yoksa tetiği çekebilir, o da öldürmek için değil. Biz; savaşta dahi düşmanını arkadan vurmayan, "Dön bre kafir" dedikten sonra, hücum edenlerin, kendilerini öldürmeğe gelenleri hayata kavuşturanların, can alma değil, can verme sırrına erenlerin mirasçıları değil miyiz? Bize ne oldu da, neleri kaybettik de, vatan, millet, mukaddes değerlerimiz diyerek ve de en önemlisi egomuz, nefsimiz için can alma hakkını kendimizde görür oldu? Söz ile, hâl ile hak bildiğimizi kabul ettiremeyip de çareyi susturmakta, öldürmekte aramak; acizlik, nefsinin esiri olmak değil de nedir? Hem de hak, doğru bildiğimizin hak olduğu belli olmadığı halde... Candan, cânandan haberdar olan, gönül kırmayı Kâbe'yi yıkmakla eş gören cana kıyabilir mi? Önce, "Tetik çekmeyi parmak sporu gören nesil nasıl yetişti" bunun cevabını vermeli, çareyi de bundan sonra aramalıyız.