Tıpkı Kanije'deki gibi

A -
A +

Gazi Osman Paşa, karargâhında, komutanlarıyla durum değerlendirmesi yapıyordu. Kahve getiren Ahmet'e "oku" diyerek Tiryaki Hasan Paşa'yı anlatan küçük bir kitapçık verdi ve Ahmet okudu: "1601 yılıydı... Avusturya Arşidükü Ferdinand, 50 bin kişilik kuvvet, 42 büyük topla Kanije önüne gelmiş, kaleyi kuşatmıştı. Kaledeyse sâdece 5 bin civârında mücâhid vardı. 9 Eylül günü kaleyi bombalamaya başlayan müttefikler, günde ortalama bin 500 gülle atıyorlardı. Cephane çok sınırlı olduğu için Paşa, top atışı yaptırmıyordu. Müttefik kuvvetler, Türklerde top veya cephâne olmadığı hissine kapılmıştı. Bu sebeple kaleye toplu bir hücuma kalktıkları anda yüz topa birden ateş emrini veren Hasan Paşa, düşmana büyük zayiat verdirdi. Aldığı esirlereyse içi kum dolu, fakat üstü un ve barutla örtülü çuvalları gösterdi... Düşmanın iâşe ve cephâneyi bitirmek ümidini kırdı. Ancak Belgrad'ın düşman eline geçmesinden sonra işler iyice zorlaştı. Arşidük Matyas da kuvvetleriyle gelip Kanije'yi muhâsara edenlere katıldı. Ertesi gün ise taze kuvvetlerle yeniden hücuma geçildi. Hasan Paşa'nın başını getirene kırk köy vaat ediliyordu. Şiddetli ve korkunç hücumlar Hasan Paşa'nın tedbir ve direktifleri sayesinde bertaraf ediliyordu. Müttefik kuvvetler nihâyet 18 bin ölü vererek hücumdan vazgeçti. Papa'nın kardeşi yaralanıp, kahrından öldü. Bu kadar kuvvetli düşmanın bir avuç mücâhide bir şey yapamaması askerin mâneviyâtını artırdı. Arşidik, muhtelif hücumlarla kaleyi delik deşik etmesine rağmen alamıyordu. Kalede 4 bin kişi kalmıştı. Açıkta ve çadırda kalan düşman askerlerinin morallerinin bozulduğu bir sırada Hasan Paşa, 3 bin kişilik kuvvetle kaleden dışarı çıkıp düşmana hücum etti. Aynı zamanda kaledeki toplara da hep birden ateş ettirerek düşman ordugâhını alt-üst etti. Birbirine giren düşman kuvvetleri her şeyi bırakıp kaçmaya başladılar. Düşmandan 45 top, 14 bin tüfek, 50 otağ ve 10 bin çadırın yanında Ferdinand'ın otağı, tahtı, altın ve gümüş eşyaları, arabaları Hasan Paşa'nın eline geçti. Bozgundan kaçanlar, Arşidük'ün etrafında yeniden toplandılarsa da Hasan Paşa düşmandan ele geçirdiği topları bunların üzerine çevirerek perişan etti. Tiryâki Hasan Paşa, düşman karargâhının tamamının temizlendiğini haber alınca, Arşidük'ün otağına doğru gitti. Otağın içersinde etrafı altın ve gümüş parmaklıklı, başları mücevherli ve direklerinin başı elmaslı bir taht vardı. Tahtın iki yanında sırma saçaklı on iki koltuk bulunuyordu. Tahtın önünde dört metre uzunluğunda süslü yemek masası vardı. Bunları gören Hasan Paşa, Cenâb-ı Hakk'a şükrâne olarak iki rekat namaz kıldı ve duâ edip ağladı. Bu zaferin Allahü teâlânın inâyeti ve Peygamber efendimizin mûcizâtı eseri olduğunu söyleyerek tahta oturdu. Diğer beyler de derecelerine göre koltuklara oturdular. Hasan Paşa bu büyük muzafferiyeti dört temel esasla kazandıklarını söyledi. Bu esaslar, sabır, sebat, birlikte hareket ve kumandana itaattı. Bu şekilde harekete devam ederlerse Allahü teâlânın kendilerine daha nice zaferler vereceğini söyleyerek emrindekilere nasihat etti." Ahmet, okumasını bitirince Paşa, kumandanlarına döndü. > Devamı var

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.