Ahmet, hafif eğildi ve Rus güreşçiyi omuzları üzerine çok sert bir şekilde mindere vurdu. Rus, bütün gayretine rağmen, köprü kurmasını becerememişti. Ahmet, ilk güreşin verdiği hırsla çok sert bir biçimde yere vurmuştu. Sanki bu vuruşla, Plevne'de, Eski Zağra'da, Haskova'da bütün Rumeli'nde yapılan zulümlerin hesabını soruyordu. Pytlasinkski'nin iki ayağı havadaydı. Ama iki omuzu birden mindere yapışmıştı. Hakem düdüğü çaldı. Ahmet, doğruldu. Gayet kibar bir şekilde eğilerek Parislileri selamladı. Son iki güreşte, Ahmet'e desteği kesen Parisliler, Karamel sesleriyle güreş salonunu inletiyorlardı. Ahmet, seyircilerin alkışları karşısında gülümsedi. "Vay mağluba!" diye seslendi. Evet, mağlubun dostu yoktu. Alkışlar galip içindi. Ahmet, elini uzattı, rakipi Rus güreşçisinin doğrulması için. Pytlasinkski, hortlak görmüş Rus köylüsü gibiydi. Kendine uzatılan eli tutmadı. Soyunma odasına yürüdü. Güreş yalnızca, 53 saniye sürmüştü. Kıpkımızı yüzle yerinden kalkan Pytlasinkski, Ahmet'e teşekkür etmeliydi. Onu Rusya'ya ulaştıracak treni kaçırma ihtimali ortadan kalkmıştı. Güreş çok kısa sürmüş, rahat rahat trene yetişebilecekti. Ahmet, gönül rahatlığı içinde oteline döndü. Kendisine bu galibiyeti bahşeden Yüce Mevla'ya şükretti. Benoit ile arasındaki bir engel daha kalkmış... 1877-78 Osmanlı Rus Harbi'nde katledilen yüzbinlerin intikamını kendince almıştı... Haftalar sonra ilk defa deliksiz bir uyku uyudu... Vazifesini başarmış, hedefine ulaşmış erlerin gönül rahatlığıyla... 30 Ocak günü, Ahmet güne neşeyle başladı. Güreş hakkında neler yazmışlardı, çok merak ediyordu. Hemen Paris gazetelerini aldırdı. Gazetelerin hemen hemen hepsi, güreşi olduğu gibi yazmışlar, hepsi de, "Karamel, Rus'u trene erken erken yetiştirdi" esprisini yapmışlardı. Ahmet de Filiz ağabeyiyle bu espriye bol bol güldü. Onu çok memnun eden başka bir yazı vardı. Kendisini beğenmeyen, "Grekoromen güreşinde Pons ve Pytlasinkski, Karamel'den önce gelir" diyen güreş yazarı Frantz Reichel, fikir değiştirmiş... Son yazısında, sıralamayı, 1-Kara Ahmet, 2- Pol Pons, 3- Pytlasinkski şeklinde yapmıştı. Aynı gün öğleye doğru gelen bir mektup Ahmet'i yüreğinden hançerlemiş gibi üzdü. Gözü bir şey görmez oldu. Benoit'i bile unuttu. Ahmet ile Paris'e gelenler arasında Selânikli Yahudi Modioni de vardı. Dil bilmesi, Paris'i iyi tanıması sebebiyle Padişah Abdülhamid Han, tarafından Kara Ahmet'e Paris'te yardım etmekle görevlendirilmişti. Ne olduysa oldu... Modioni, Benoit'in babası Cont de Chamre ile görüştükten sonra oldu. Modioni, ısrarla sordu Ahmet'e, Benoit ile niçin evlenmek istediğini... Ahmet, her ne kadar "Te be çorbacı gönül bu? Ferman dinlemedi. Pelvan falan takmadı. Bula bula bir Frenk güzelini buldu... Allahın emriyle evlenelim dedik, ama, Cont'u aşmayı başaramadık." demişti. Ama, bir türlü ikna edemememişti Selanik Yahudisi Modioni'yi. Ahmet, birgün onu odasında yakalamıştı. Hem de tam kızılelmayı sakladığı torbayı açmağa çalışırken... Ahmet, çıldıracak gibi olmuştu. Modioni'yi boğmak üzereyken Filiz Nurullah yetişmiş ve binbir güçlükle Ahmet'in elinden kurtarmıştı... İçinde üç nefes kalmışken. ¥ DEVAMI VAR