"Yiğit yiğidin yoldaşı/at yiğidin öz kardaşı" diye bilenlerden, ata sevdalanan, onunla nice güzel ufuklara kanat açanlardandık. Gün geldi, iyi insanlar iyi atlara bindiler gittiler. Atları yalnızca hipodromlarda görür olduk. "Yağız atlar, kır atlar, doru atlar... kanatlı/Yediden yetmişe dek bir millet hepten atlı" derken kala kala Truva atlarına kaldık. Yazar Hasan Hüseyin Maltepe, "Biz Çanakkale'yi bilmiyoruz. Düzenlediğimiz bir yarışmada Çocuklara 'Çanakkale nedir?' diye sorduk. Katılımcıların yüzde 70'i 'Truva' olarak anlattı" diye feryat ediyor. Yazarın feryat sebebini anlamak için kısaca da olsa Truva nedir bir göz atalım. Truva, Çanakkale'ye yakın antik bir kenttir, günümüzde hâla kalıntıları var. Bu kalıntıların yanında da tahtadan dev bir at bulunuyor. Bu at, Truva Atı diye meşhur olmuş, deyim olarak dilimize girmiş, düşmanın hileli bir şekilde içimize girmesini ve bizi içerden yıkmasını ifade etmek için kullanılır olmuş. Homeros'tan nakledildiğine göre, Akhalılarla Truvalılar, Helen isimli bir güzel yüzünden savaşa tutuşmuşlar. On yıl süren savaş iki tarafı canından bezdirmiş, Akhalılar, Truva surlarını aşmayı başaramamışlar. Sonra Odysseus isimli birinin aklına bir fikir gelmiş. Kocaman tahta bir at inşa etmişler. İçine asker doldurarak Truva kapısına bırakmışlar. Ve çekilip gitmiş görüntüsü vermişler. Uzun süren savaştan bunalan Truvalılar, zafer sarhoşluğuyla atı içeri almışlar, içmişler, sarhoş olup sızmışlar. Atın içindeki askerler dışarı çıkıp kale kapılarını açmışlar. Dışarıda saklanan askerler içeri girmiş, bütün Akhalılar kılıçtan geçmiş, çok azı kurtulmuş, Helen geri götürülmüş. Hadise gerçekten yaşandı mı, yaşandıysa Çanakkale toprakları üzerinde mi oldu, olduysa, Akhalılar, atı aptalcasına niçin içeri aldılar bütün bunlar tartışılır. Tartışma götürmeyen bir şey var. Truva'yı biz benimsedik, Çanakkale deyince Truva'yı hatırlar olduk, içimiz dışımız Truva atlarıyla doldu. "Çanakkale geçilmez"i bütün dünyaya ezberlettiğimiz Çanakkale Savaşı nerede, Truva, Truva Atı nerede? Birbirinden doğu-batı gibi uzak. Ama biz yaklaştırmayı, biriyle diğerini hatırlatmayı becermişiz. Ne dersiniz? Çocuklarımızın Çanakkale deyince Truva'yı hatırlamasında kimler Truva Atı vazifesini, kimler Odysseus görevini yaptı? Bizim, savaşın verdiği yılgınlıkla hemen zafere inanan, Truva atının ihtişamına kapılan Truvalılar olduğumuz kesin de... Sporda, sanatta, ekonomide ve tabii ki siyasette Truva atları kimler, Truva atlarını keşfeden ve kullanan Odysseuslar kimler? Düşünmeğe, üzerinde kafa yormağa değer mi? Düşünerek rahatımızı bozmak niye, Truva atlarını zafer sarhoşluğuyla içimize almak, uykulara yatmak varken...