Koca Yusuf, Ahmet'in sözleri üzerine hocasını sandıkla ilgili artık iyice ezberlediği mektubunu hatırladı. Hocası o mektupta; "Sevgili oğlum Yusuf, Bu mektubum; sana ve senden sonra gelecek nice nesillere, benden ve benden öncekilerden... Demir Baba'dan, Sarı Saltuk'tan, Kanuni Sultan Süleyman'dan, Yavuz Sultan Selim'den, Fatih Sultan Mehmet Han'dan, Osman Gazi'den, Sultan Alpaslan'dan, Türk milletinin kıyamete kadar var olması mücadelesini verenlerden, vasiyettir. Türk milleti, yalnız millettir, bu; bugün böyledir, dün böyleydi, yarın da böyle olacaktır. Bu gerçeği bilip, buna göre çok çalışmalı, şartlar ne olursa olsun, milletimiz devletsiz kalmamalıdır. Senin ve emaneti teslim edeceğin kimselerin, nasıl hareket edeceğini, sandığın içindekilerden anlayacaksınız. Sandığı, senden ve senin emanet ettiğinden başka hiç kimse açamaz. Açmağa çalışırsa, sandık içidekilerle birlikte yok olur. Sandığı, emanete sahip çıkacağını inandığın bir yiğit kişiye vermeden, Osmanlı mülkünü terketmek yok. Ölüm kapını çalmadan, sandığı emanet edecek birini bulmalı, sandığı ve senin vasiyetini bildiren mektubu ona vermelisin. Bu mektubu ise sandığa koymalısın. Bu mektup, aynı zamanda senden sonrakilere de yazılmış demektir. Sandıktan diğer emanetlerle birlikte benden öncekilerin yazdıkları mektupları da göreceksin. Sende yazdığın mektupta aynı şekilde vasiyette bulunmalısın. Dünyada devletsiz, ahirette imansız kalmamanız için dua ederim. Demir Baba Dergahı Baş Hocası İsmail Pehlivan" Diye yazıyordu. İlk anda, Yusuf, Ahmet'e nasıl cevap versin bilemedi. İsmail Hoca, sandığın içindekileri gösteremezsin demiyordu. Sandığın gösterilmesini de Hikmet Dede istemişti. Hocası İsmail pehlivanı ve Hikmet Dede'yi hatırlamak Yusuf'u rahatlattı: -Hikmet Dede'nin isteği başım gözüm üzere. O sana kızılelmayı teslim ettiğine göre, sandığı görmeye, sandığı emanet almağa da layıksın demektir. Sandık, yanımda değil. Şu anda, yollarımız ayrı. Sen İstanbul'a gidiyorsun, ben ise Selanik tarafına. Hele sen İstanbul'a git. Ustanla buluş. Benimle ve sandıkla ilgili haberi, Sait Beşir'den alabilirsin. Kısmetse, gün gelir görürsün, belki de emanet sana teslim edilir. Kimbilir? Hele sen kızılelmayı bulmağa bak. Kızılelmayı bulan, sandığı muhafazaya en layık insan demektir. Ahmet, mani olmasına fırsat vermeden, Koca Yusuf'un elini yakaladı ve öptü: -Allah razı olsun Yusuf ağam, inşallah güvenine layık olacağım. Koca Yusuf, elinin öpülmesinden rahatsız oldu, ama Ahmet'in kalbi kırılmasın diye belli etmedi: -Hadi bakalım. Ahmet pelvan. Tren kalkmak üzere. Sana yol göründü. Ahmet, zembilini aldı, zembilden başka eşyası yoktu. Tekrar Yusuf'un elini öpmek için eğildi, ancak bu sefer beceremedi, Yusuf ellerini çekti ve onu alnında öptü. Kucaklaştılar. Yusuf, sırtını sıvazladı: -Yolun açık olsun. Hakkını helal et. Ahmet, gözyaşları içinde konuştu: -Helal olsun Yusuf ağam. Benim ne hakkım olabibilir ki? Bana hem babalık, hem de ustalık yaptınız, güvendiniz. Hakkınızı nasıl öderim? > DEVAMI VAR