Ustası tamam demişti

A -
A +

Hocası, Yusuf'un omuzunu okşadı ve şefkatle konuştu: -Evladım Yusuf. Benim, saa artık pek üüretcek bi şeyim kalmadı. Saa hafif geliyerin. Yusuf, hocasının sanki akşamki düşüncelerinden haberdarmış gibi konuşması karşısında kızardı: -Estaafirullah ocam. O nası söz. Ben sizin ayaanızın tozu bile ulamam. Dursun Pelvan, güldü: -Te be evladım. Kimin ne kaa pelvan olduunu benden iyi mi bilcen. O balyoz gibi elenseleri yiyen benim. Bundan soora sana, ep birlikte güleş kovalacaanız, ep birlikte Kırkpınarlara gidip güleş tutcaanız bi usta ilazım.. Atalarımız, "El elden üstündür taa Arşa kadaa" dimişlee. Ne kaa usta ulursak ulalım mutlaka bizden daa usta biri vaadırr. Bunu iç bi zaman unutmamak ilazım. Ne diyersin? Yusuf, boynunu büktü: -Siz nası uygun gürüseniz. -Biz ustayı bulduk. Eğer sen ve bulduumuz usta kabul ideese mesele hal ulcak. Adi şindi ustanın yanına gideem. Yusuf meraklanmıştı. Yeni ustası kim olacaktı acaba. Üçü birlikte meydanın ağaçlar arasındaki uzak bir köşesine gittiler. Orada giyinmek için hazırlık yapan bir pehlivan vardı. Davut Pehlivan selam verdi: -Selamün aleyküm İsmeyil Pelvan! Pelvan kendilerine döndü: -Aleyküm selam Dursun Pelvan! Buyrun! Yusuf, şaşırmıştı, bu, kendisinin, "Bu nası başpelvan. Bu kaa okkasız kimseden başpelvan ulur mu" diye dudak büktüğü beğenmediği Kel İsmail Pehlivandı. Hal hatır faslından sonra Dursun Pehlivan, konuya girdi: -Bu Yusuf, benim çıram. Bugün büyükurtayı kurtaadı, üdülü aldı. Ben, aatık, ona hafif geliyerim. Birlikte güleş tutçaa seen gibi bir ustaya ihtiyacı vaa. Bubasıyla birlikte saa çırak ulsun istedik. Eğer sen de uygun görürsen. Kel İsmail, şöyle bir Yusuf'a baktı, Yusuf, utanmıştı: -Peki bu işe Yusuf ne diyeri? -Bizim sözümüzden çıkmaz, severek kabul ide. -Olmaz. Kendi irizasıyla, zorlama ulmadan kabul itmesi ilazım. Ne diyersin Yusuf, beni ustalaa kabul ediyer misin? Yusuf, hemen Kel İsmail'in eline sarıldı ve öptü: -Size talebe ulabilmek, benim için en büyük şeref. Yusuf'un bu hareketi ve sözleri İsmail Pehlivan'ın hoşuna gitmişti: -Benim de iki şartım vaa! Dursun Pehlivan hemen atıldı: -Buyur pelvan başımız güzümüz üzerine. -Birincisi Yusuf, benim kel başımdan öpcek. Baştan kel başımdan öpsün de soona kelliime takılıp kalmasın. Bu teklif karşısında İsmail Ağa ve Dursun Pehlivan şaşırmışlardı. Yusuf'sa güldü. Sanki Yusuf'un gözünün pek kendisini tutmadığını farketmiş gibi İsmail Pehlivan, talebeliğine namzet Yusuf'a kelini öptürmekle işe başlıyordu. Yusuf, hemen davrandı: -Ustam! Yetee ki siz beni talebelee kabul idin, bi diil bin defa başınızdan üperim. Ve hemen İsmail Pehlivan'ın karşı koymasına meydan bırakmadan kel başından öptü. Yusuf'un nasıl dik başlı biri olduğunu iyi bilen babası ve ustası, Kel İsmail hakkında ne düşündüğünü bilmedikleri için bu hareketine şaşırmış kalmışlardı. Kel İsmail Pehlivan ise Yusuf'un bu ani atağına bıyık altından güldü. Yusuf, ilk imtihanı kazanmıştı, sıra ikincisine gelmişti. DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.