Büyük bir heyecanla bekliyordu kavuşmayı, gerdek odasında, sevdiğinin kapıdan girmesini, al ve yeşil duvağı kaldırmasını... Şehitliği, al bayrağı, kırmızı gülü, damadın vazifelerini temsil eden al duvağı kendisine teslim etmesini, koç yiğidinin boynuna bağlamak üzere... Geldi Alişi, hem de ayakları dibine ama yüz üstü, sırtında al kanla çizilmiş gül, gülün ortasında kahpece saplanmış bir hançerle. Bir hain el, bir kıskanç yürek hançerlemişti Alişini yumruklarla gerdek odasına sokulurken... Kınalı gelin, kabullenemedi Alişinin öldüğünü... "Alişim ölmedi, yalnızca uyuyor" dedi, sabaha kadar bekledi, kalkmasını, kendisini sarmasını, gül yüzünde güller açmasını... Kınalı gelinin hali, 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi sırasında ve sonrasında yurtlarından sürülen milyonlarca Türk oğlunun haline tercüman oldu. Kış kıyamette, yalın ayak, başı kabak yollara düşenler, "Giderim giderim Balkan tükenmez/Arkama bakarım imdat gelmez" diyerek Alişlerinin gelip kendilerini Bulgar ve Rus zulmünden kurtarmasını beklediler. "Uyur isen uyan Alim" diye feryat ettiler. Sabah oldu uyansana, Gül yastığa dayansana, Ölüyorum inansana Uyur isen uyan alim, Sabah oldu nazlı yarim. - Sabah olur tenhadayım, Yoluna güller sereyim, Uyansana gül yüzünü göreyim... Diye kınalı gelinin Alişi için yakılan türkü, milyonlarca mazlumun feryadı, halinin tercümanı, Alişi bekleyişlerinin ifadesi oldu. Bu türkü, Avrupa'dan Anadolu'ya, Kafkaslara Alişlerinin uyanmasını bekleyenlerce söylendi, dün söylendi, bugün yine söylenmeğe devam ediyor. "Alişlerin uyanmasını beklemek" Balkan Harbi'nde, Birinci Dünya Savaşı'nda ve sonrasında günümüze kadar devam etti. Hâlâ da devam ediyor. Koca bir imparatorluk dağıldı, bize tarihin en muhteşem, en adil medeniyetini kurduran değerlerimiz yok oldu. Ama biz hep Alişin uyanmasını, bizi kurtarmasını bekledik, Alişin öldüğünü kabullenemedik. Kabullenememekle kalmayıp Aliş ile uzaktan yakına ilgisi olmayanları, uyanmasını beklediğimiz Aliş sandık. Bazen topçuyu, bazen popçuyu, bazen oy avcısını, gönül çeleni, hayallerimizi çalanı Aliş bildik. Futbolun doğduğu ülkelerden gelenler, "Türkiye'deki futbol sevgisi din gibi, bunun niçin böyle olduğunu anlamış" değiliz diyorlar. Futbol topunun bizim için neyi temsil ettiğini, onda uyanmasını beklediğimiz Alişimizi gördüğümüzü bilmediklerinden tabii ki anlayamazlar bizi. Cumartesi Milli Takımın çok çok önemli olduğu söylenen bir maçı var. Yine feryat etmiyor muyuz, "Uyur isen uyan Alim, Sabah oldu nazlı yarim..." diye. Ah bir bilebilsek... o Alişin öldüğünü, yalnızca hatıralarının bize eşlik edebileceğini, yol gösterebileceğini ve her birimizin kendince Aliş olduğunu....