Artık iyice inanıyorum. Birileri, Osmanlı'nın son yadigarını gözden düşürmek için bilerek çalışıyor. Türkoğlu'nun dünya görüşünü, hayata bakışımızı, insanlık, adalet, güç-kuvvet anlayışımızı en iyi şekilde anlatan Kırkpınar'ı, insanımızın kalbinden silmek için planlı hareket ediliyor. Bir değil, iki değil, üç değil. Kaçıncı defadır Kırkpınar menfi haberlerle gündeme geliyor. Osmanlı'dan bize kalan ve yaşatılmağa çalışan iki hatıra var; biri mehter, diğeri de Kırkpınar. İnsanlığa, Türkoğlu'nuın dünya görüşünü, spor anlayışını, hayata bakışını anlatmak için yağlı güreşteki peşrev yeter. Ama bırakın peşrevdeki zenginlikleri başkalarına anlatmayı, bizzat bu güreşle meşgul olanlar habersiz. Bundan da öte, Kırkpınar, yağlı güreş her zaman menfi haberlerle gündeme geliyor. Dün olduğu gibi bugün de... Bir sene kazık oyununu tartışıldı, parmakların nereye gittiği araştırıldı, "yağlı güreş itiş kakıştır" denildi, daha sonra gaylerin Kırkpınar'a katılıp katılmaması gündeme getirildi. Hemen her sene doping olayı yaşandı. Herşeyiyle bizim olan yağlı güreşin, Yunanlılar'dan gelip gelmediği davul-zurna çalarak tartışmaya açıldı, zorla Yunanlılar'a mâl etme çabası gösterildi. Bu sene de önce "Sumocular Kırkpınar'da güreşir-güreşemez" derdine düştük. Sonra da şu ağa olur bu olamazı tartışmağa başladık. Ağalık, şartları yönetmelikle belirlenmiş. Bu şartları taşıyan herkes, parayı bastırır ve ağa olabilir. Çünkü, Kırkpınar'da parayı bastıran ağa oluyor. Parayı veren düdüğü çalıyor. Başta bugünkü ağamız Adem bey olmak üzere gelmiş geçmiş ağalarımızı tenzih ederiz. Onlar, parayı basarak ağa oldular, ama ağa olduktan sonra Kırkpınar'a hizmet etmek için çırpındılar, herşeylerini ortaya koydular. Eşraftan olmak, Kırkpınar'ı sevenler tarafından ağalığa aday gösterilmek, yaşayışıyla insanlara örnek, önder olmak, Kırkpınar'ın maddi-manevi cephesini temsil edecek özelliklere, itibara sahip bulunmak gibi geleneksel ağalığın şartları, bugünkü ağalık yönetmeliği içinde yok. T.C. vatandaşı olmak ve parayı bastırmak yeterli sayılıyor. Her parayı bastıran ağa unvanını alabilir, ama ağa olamaz. 18 senedir Kırkpınar'a dünyanın dört bir yanından gelen gazeteci ve sanatçılarla görüştüm, hepsinin ortak görüşü; "Hiç bir tarihi ve geleneksel spor, Kırkpınar güzelliğinde değil. Kırkpınar çayırında yağlı pelivanların icra ettiği, göze, kulağa ve gönle hitap eden spor, dünyanın başka hiç bir yerinde yoktur." şeklinde. İşin en acısı; Kırkpınar'ı kendi öz değerleriyle tanıtmak yerine, Sumo güreşçilerinden, artistlerden, cinsel tercihi tartışılır kişilerden, şunlardan bunlardan medet ummak. Sumo, seyir zevki bakımdan yağlı güreşle kati surette kıyas edilemeyecek, çok kısa süren bir güreştir. Böyle bir spor etkinliğini, Japonlar, süslemiş, bir sektör haline getirmiş. Sumo, Japonların en popüler sporu olduğu gibi, Japonlar dışında da seyircisi ve ilgileneni var. Sumo güreşçileri, milli kahraman kabul edilmektedir. Sumo güreşçileri Kırkpınar'a gelir gelmez ayrı mesele. Ama, dünyanın en anlamlı, göze, kulağa ve gönle hitap eden, geleneksel ve tarihi sporu yağlı güreş, nasıl popüler, sevilir, ilgi duyulur hale getirilir, öğrenmek için Japonya'daki Sumo gerçeğini çok yakından incelemek zorundayız. Taşıdığı motif, anlam, tarihi değerler, kulak ve seyir zevki bakımından sumo güreşi bakır paraysa, yağlı güreş altın lira. Fakat bizim elimizde, yağlı güreş bakır para haline dönmüş. Japonların elindeyse Sumo, bakırken altın lira haline gelmiş. Parayı verenin düdüğü çaldığı bu zamanda, biz daha çok tartışırız şu ağa olabilir bu olamaz diye.