Yağlı salça ve salçalı yüz

A -
A +

"Yağlı salça da olur mu?" demeyin. Lezzetini bilmiyorum, tatmak da istemiyorum, ama görünüşü hiç de iç açıcı değildi. Hele yüzler... Bulaşmış yağlı salçadan mı, yoksa yaptıkları işin utancından mı kızardığı belli olmayan o yüzler... Kanlı bir kavgadan çıkmıştan daha da kanlı gözüken o çehreler... Ne söyler, ne anlatır? Hangi utancımızı, hangi yüz karamızı gösterir? Gerçi salçadan, yüzlerin karası belli olmuyordu. Yoksa, yüzlerin karası belli olmasın diye yağlı salçayı bilerek mi kullandılar? Karasını örtmek için mi yüzlerini yağlı salçaya boyadılar? İHA'dan bir haber geldi, boy boy fotoğraflarla birlikte. "Antalya'nın Kumluca Belediyesi tarafından Growtech Euraisa Fuarı kapsamında düzenlenen 'domates güreşinde', Kırpınar pehlivanları 1 ton domatesin içinde güreşti." diye. Güreşenler arasında başpehlivanlıkta Kırkpınar birinciliğini kazananlar var. "Tut keli perçeminden" demişler, nasıl tutarsın? Sebep malum... Domates üzerinde güreşin, neresinden nasıl tutulur? Keşke görmeseydim... Mertliği, yiğitliği, Türkün Avrupa'yı vatan tutuşunu, alperenlerin hatırasını yaşatan yağlı güreşi yapan iki başpehlivanı bu halde... Salça haline gelmiş domateslere bulanmış, kıpkırmızı yüzle... Bizde, "nimet" inancı vardır. Avrupalı için ekmek karnını doyuran, açlığını gideren bir ihtiyaç maddesidir, tıpkı demir gibi. Biriyle çeşitli vasıtalar yapılır, ekmekle de karın doyurulur. Avrupalı bu sebepten de sıkılmadan ekmekle dudaklarını siler, dudaklarını sildiği ekmeği yemez, çöpe atar. Bizim için öyle mi? Bizim için ekmek nimettir, yüce Mevlamızın ihsanıdır. Bunun için, yerde ekmek kırıntısı gördüğümüzde, öpüp başımıza koyarız, ayak altında ezilmesine göz yummayız. Üzümü şıra, domatesi salça yapmak için ayakla ezeriz, bundan maksat, nimetten yeni bir nimet elde etmektir. Binlerce yıllık Türk tarihinde, domatesin veya gıda olarak kullandığımız başka bir şeyin üzerinde güreşe şahit olunmamıştır. Sonun da bu da oldu. "Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur" demişler ya... İşin bu noktaya varacağı belliydi. Otel odalarında turistlerin, TV'lerde bilmem kimlerin önünde güreşip, ata yadigarı yağlı güreşi yalnızca geçim kaynağı gördükten, işi sirk gösterilerine döktükten sonra olacağı buydu. Para gelsin de nasıl gelirse gelsin öyle mi? Binlerce yazık. Güreşmeyip itişerek, güreşin yağıyla, domatesin salçasını karıştırdık, suratımıza sürdük, utançtan kızaran yüzümüzün kırmızılığı belli olmasın diye... Böyle yazıyorum ama emin değilim. Merak içindeyim... Acaba, yüzleri kızarıyor mu?.... Vatan edinmenin, güzelliklerimize sahip çıkmak için güçlü olmanın, üç düşmanla mücadelenin misalleştirildiği, alpler hatırasının yaşatıldığı yağlı güreşi bu hallere düşürenlerin?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.