Yalnızca anam diyebildi

A -
A +

Ahmet, kıpırdıyamıyordu... İki Plevne muharebesinde, binlerce kişinin ölümüne şahit olmuş, kılı kıpırdamıştı... Ama şimdi donup kalmıştı. Nasıl donup kalmasın? O bir çocuktu, o bir ana kuzusuydu, baba yavrusuydu. Nasıl dayansın gördüklerine? Anası; anaların en hası, babası; babaların en yiğidi, işte orada, ocağın başında yatıyorlardı, hem de alkanlar içinde. İkisi arasında Hikmet Dede, oturmuş ağlıyordu. Ahmet, sendeledi, tutunmak istedi, el uzattığı ona destek olmadı, gürültüyle düştü. Gürültüye, Hikmet Dede, başını kaldırdı, Ahmet'i gördü, ne yapsın, nasıl davransın bilemedi. Bir kanlar içinde yatanlara, bir Ahmet'e baktı, seslenmek istedi, sesi çıkmadı. Kalktı, Ahmet'e doğru yürüdü. Tekrar seslendi, belli belirsiz bir ses çıktı, "Evladım, onlar şehit" diye... Ahmet, doğruldu, boğazından hırıltı halinde, "Anam..." diye bir ses geldi, ama sonrası yine sessizlik. Hikmet Dede, geldi, Ahmet'i kucakladı, gözyaşları içinde yalvardı: -Ahmet'im, ağla bre, konuş bre evladım. Ne olur ağla. Ne olur bağır, çağır. Ahmet, tutulup kalmıştı, ağlamak istiyor, ağlayamıyor, bağırmak istiyor bağıramıyor, anne-babasının yanına gitmek istiyor, ama gidemiyordu. Hikmet Dede, ne yapsın bilemedi. Ahmet bu şoku atlatmalıydı. Hikmet Dede, göğsüne yaslanan Ahmet'i sarstı, Ahmet'te hareket yoktu. Çaresiz kalınca, bakmağa kıyamadığı yavruya şiddetlice bir tokat patlattı. Fakat, Ahmet'te yine bir değişiklik yoktu. Ahmet, gözlerini anne-babasının cesedine dikmiş, hareketsiz duruyordu. Hikmet Dede Ahmet'i, "Ahmet, evladım, konuş, ne olur konuş benimle" diyerek sarsıyordu, bütün gayretlerine rağmen Ahmet'te bir hareket yoktu, donmuş gibi bakıyordu. -Hey asker kendine gel. Hikmet Dede, sese döndü. İnanılmaz şey, seslenen Osman Paşa'ydı. Hikmet Dede, toparlandı. Gözlerine inanamadı, Ahmet de, toparlanmıştı. Hikmet Dede, Ahmet'in başına gelenleri anlatmak için Osman Paşa'ya baktı, işaretinden Paşa'nın durumdan haberdar olduğunu farketti. Bir Ahmet'e, bir de Ahmet'in yerde kanlar içinde yatan anne-babasına bakan Osman Paşa, çok sert bir şekilde esas duruşa geçmiş Ahmet'e sordu: -Bre, asker burada ne eğleşirsin, senin haber için koşturmaz gerekmez mi? Ahmet, Hikmet Dede'nin hiç beklemediği bir şeyi yaptı, uykudan uyanır gibi konuştu: -Paşam. Anam, bubam ölmüş. Paşa kızgınca cevap verdi: -Evladım, ölmüş değil, şehit olmuş. Ahmet, Paşa'nın sert sesiyle biraz daha kendine geldi: -Evet efendim, şehit olmuş... Bu sebepten kaldım. Osman Paşa, tam manasıyla... Ahmet'i içine yuvarlandığı şoktan çıkarmakta kararlıydı, daha da sertçe konuştu: -Annesi-babası şehit olan yalnızca sen misin? Her yakını ölen vazife yerini terkederse bu savaşı nasıl kazanırız. Çabuk toparlan, yarım bıraktığın vazifenin başına. Ahmet'in aklı başına gelmişti, söylenenleri anlıyordu, nasıl hareket etsin bilemiyordu, bir tarafta şehit olmuş anne-babası, diğer tarafta Osman Paşa, gönlündekini söyledi: -Paşam. Ana ve bubamın gömülmesi lazım. Osman Paşa, Ahmet'in sözleri kendisini daha da kızdırmış gibi yaptı: -Evladım, o işle vazifeli olanlar var? Ya senin yarım bıraktığın işi kim yapacak... Savaştayız, hiçbir şey bizi vazifemizden alıkoymamalı. Çabuk vazifenin başına. Ve Ahmet, "Emredersin Paşam" deyip koşarak uzaklaştı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.