Heideschuss ve Strauchgasse'nin birleştiği noktada bulunan 1 numaralı evin duvarında atının üstünde elinde kılıç sallayan bir heykel vardı. Mustafa efendi anlattı: "Bu Türk atlısıyla ilgili Viyana'da çeşitli rivayetler var. 1665 yılında Viyana'yı ziyaret eden Osmanlı Seyyahı Evliya Çelebi yazıyor. I.Viyana Kuşatması esnasında surlarda açılan gedikten şehre giren Osmanlı askerleri kale içinde müthiş bir direnişle karşılaşırlar. Bazı askerler şehit olurken bazıları da girdikleri gedikten geri dönerek hayatlarını kurtarırlar. Çerkez Dayı isimli Osmanlı askeri, kıyasıya savaşarak şehit düşer. Osmanlı savaşçının kahramanca dövüşü Avusturyalılar arasında büyük yankı uyandırır. Çerkez Dayı'nın kahramanlığı dillere destan olur. Bu kahramanlık destanı kulaktan kulağa İmparator Ferdinand'a kadar ulaşır. İmparator Ferdinand, kahramanca mücadele vererek şehit düşen Çerkez Dayının ismini bu meydana koydurur. Daha sonra da heykel yapılır." Kara Ahmet ve Mustafa efendinin yolu, Votiv kilisesine düştü. Birinci Viyana Kuşatması'nda şehrin kumandanı Kont Niklas Salm ağır yaralanır ve aldığı yaralarla da ölür. Bu komutanın mezarı Votiv kilisesinin içerisindeydi. Komutan daha sonra İmparator tarafından aziz ilan edilir. Komutanın mezarının üzerinde kuşatmayı konu alan figürler yer aldığı gibi kilisenin süslü camları da Türk düşmanlığı motifleriyle doluydu. Prens Eugen'in elinde yerlerde sürüklenen bir Türk bayrağı vardı. Diğer bir camda ise dua eden küçük bir çocuğun Osmanlı askeri tarafından kafası kesiliyordu. Viyana'da Osmanlıların, az lehinde, çok aleyhinde hatıraları gören Ahmet, Avrupalı güreş seyircilerinin halini daha iyi anladı. Seyircilerin, yiğitliğe, mertliğe düşkün olanlar, kendisini alkışlarken, gözü haçlı, ırk taassubuyla kararanlar yuhalıyordu. Siperler, Alaman dağı derken, akşam olmuştu. Kara Ahmet ve Mustafa efendi otele döndüler. Kara Ahmet, 4 ve 5 Temmuz tarihlerini, çalışmakla, idmanla geçirdi. 6 Temmuz ve sonrası zorlu güreşleri vardı. 1898 Cihan Şampiyonu ikincisi, Rusların şampiyonu Pytlasinkski ve 1898 Cihan Şampiyonu, Fransızların efsanevi güreşçisi Paul Pons ile güreş yapacaktı. Gördüklerinden ve Mustafa efendiyi dinledikten sonra, Avrupalı güreşçiler karşısında kendisini galip gelmeğe mecbur değil, mahkum görüyordu. "Mağlup olarak şu Frenkleri kendime güldürerek buralarda şehit yatan ecdadımın kemiklerini sızlatmam. Güreş ile bu diyarları fethetmeli, bana verilen vazifeyi yerine getirmeliyim" diyordu. Ahmet, 6 Temmuz 1900'de daha önce Berlin'de iki defa karşılaştığı Alman Hitzler ile karşı karşıya geldi. Ahmet, ilk güreşinde Hitzler'i 50 saniyede yenmiş, ikinci güreşinde ayakta duramayacak kadar hasta olduğu için 10 dakikada yenilmişti. Hitzler, gazetecilere verdiği beyanatta, "Türk'ü Berlin'de 10 dakikada yenmiştim, şimdi beş dakikada bitireceğim." Ahmet ise yalnızca, "Biz cevabımızı minderde veririz" dedi. Seyircileri salon almıyordu. > DEVAMI VAR