Yusuf, anlaşmayı yırttı -299-

A -
A +

Mesele anlaşılmıştı, Pierri, zaman kazanarak Yusuf'u sakinleştirmek istedi: -Müsaade edersen izah edeyim. Bana kalırsa gazetede böyle çıkması, bizim açımızdan iyi olmuş, bedavadan reklamımız yapılmış. Yusuf, kızdı: -Sen ne dersin be? Demediğim sözlerin gazetede yayınlanması nasıl iyi olurmuş. Reklam dediğin şey nedir? Pierri, rahatladı, Yusuf'un dikkatini başka şeye çekmeyi başarmıştı: -Te be Yusuf Pehlivan, reklam, Fransızca bir kelimedir. Siz de bilinmez, sizin inancınıza terstir. Reklam, bir şeyi, halkın almasını, ilgi göstermesini sağlamak için, yazı ile, söz ile, fotoğraf ile, övmek, olduğundan daha iyi göstermektir. -A be öyle şey olur mu? Bu düpedüz insanları aldatmaktır. -Burada bu, insanları aldatmak olarak kabul değil, işin, ürünün tanıtılması olarak kabul ediliyor. Gazete çıkan yazı da bu şekilde senin reklamın olmuş. Yusuf, iyice köpürdü: -Olmaz böyle şey. Bu düpedüz sahtekarlık bre. Sakın ola benim için böyle şeyler yapmayın, sonra, ben size reklam dediğiniz şeyden yaparım, ama ondan sonra size kimse müşteri olmaz. Pierri, Yusuf'un gazabından böyle ucuz kurtulduğu için sevinçliydi, Yusuf'un dikkatini başka tarafa çevirmekle iyi yapmıştı, yılışık yılışık gülümsedi: -A be Yusuf ağam. Tamam, Rum milletindeniz, fazla doğru olduğumuz söylenemez. Ama seni kızdıracak kadar Rum değilim. Pierri'ni bu sözleri, Yusuf'un kızgınlığına su döktü, elinde olmadan gülümsedi. Yusuf, Mehmed Ağaya, "Bre Mehmed Ağa, gel gidelim, bu Rum'un yanında daha fazla durmayalım, yoksa bizi de kendisine benzetecek." diyerek, koluna girdi, birlikte Yusuf'un odasına yürüdüler. Yusuf'un Mehmet ağaya anlatacağı çok şeyler vardı, anlatmazsa, anlatmadıkları onu yiyip bitirebilirdi. Bir daha Mehmed Ağa gibi onu anlayacak, kişiyi ya bulurdu ya bulamazdı. Roeber maçından sonra, Yusuf, menecerlerinin kendisini aldattıklarını, 5 ay için ayda 80 dolar ve masraflarını karşılamak şartıyla kendisiyle anlaşma yapan Doublier, Rum Pierri ve Cannon'un mümkün olduğunca daha fazla para kazanmak için karşı tarafla anlaşmaktan çekinmediklerini farketti. Onlardan kurtulmanın yolunu aradı. Roeber ile yaptığı maçta, bahisler hep Yusuf'un lehine oynanmıştı ve Roeber için para yatıranlar çok kazanmıştı. Yusuf, bu konuda, Mehmed ağaya araştırma yaptırdı, Pierri ve Cannon'un da Roeber için para yatırdıklarını öğrendi, Mehmed Ağa, bahis merkezine gitmiş, biraz para vererek, Pierri ve Cannon adına kesilmiş makbuzlara ulaşmıştı. Yusuf, çok kızdı, gidip, ağızlarını, burunlarını düz etmek için davrandı. Ancak Mehmed Ağa, araya girerek, böyle bir hareketin, hem kendisine büyük zarar vereceğini, hem de Osmanlı'ya söz getireceğini söyleyince, sinirlerine hakim oldu. Anlaşmayı, Pierri ve Cannon'un gözleri önünde yırttı. İtiraz ederlerse, elindeki makbuzu polise vereceğini söyledi. Pierri ve Cannon, Yusuf'un elinde makbuzu görünce kıpkırmızı kesildiler, çok korktular, bir şey diyemeden Yusuf'un yanından ayrıldılar. Yusuf, kendi şartlarını söyleyerek, anlaşmalı güreşi hiçbir zaman kabul etmeyeceğini belirterek ve asla yaptığı güreşlerde bahis oynamayacağı sözünü alarak ve bunu mukaveleye de işleyerek New Yorklu Brady ile anlaştı. Brady, daha mert birine benziyordu, Amerikalıyı, Amerika'nın şartlarını daha iyi biliyordu. * DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.