Yusuf yerden kesildi

A -
A +

Yusuf, can havliyle kendisinin de nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde yüzüstü kendini yere attı. Hergeleci de hemen bastırdı. Yusuf'un üzerine abandı. Yusuf, adamakıllı terlemişti. İbrahim Pehlivan, Hergeleci cin gibi rakiplerini çarpıyor dediğinde pek inanmamıştı, şimdi hakikaten de cin çarpmışa dönmüştü. Bu sırada, İbrahim pehlivan oğluna döndü: -İşte Yusuf'a bunu söylemeyi, Hergeleci İbrahim'in altçı pehlivan olduğunu, bilerek rakibinin altına yattığını söylemeyi unuttum. -Haklısın baba. Hakikaten de çok altçı bir pehlivan bu Hergeleci, alttayken ne zaman ne yapacağı belli olmuyor. Cin gibi pehlivan Hergeleci bu sefer de kendi gaflete düştü, Yusuf, Hergeleci'nin üzerine abandığını farkettiği anda, onun sağ kolunu koltuk altına sıkıştırıp kalça hareketiyle, kılçık atıp üzerinden aşırdı. Hergeleci, çevikliği sayesinde açık düşmekten kurtuldu ve hemen ayağa fırlayarak narayı patlattı: -Hayde bre Yusuf Pehlivan. Yenilmekten son anda kurtulduktan sonra da Hergeleci'nin neşeli olması nara atması, Yusuf'u da etkiledi: -Sıkı dur bre İbram. Seyrettikleri birbirinden güzel oyunlarla seyirciler coşmuş, içlerinde göyaşlarını gizlemeye gerek görmeden ağlayanlar vardı: -Torunlarıma senelerce anlatacağım bir güreş seyretmek nasip oldu. -Bu güreşi seyrettim ya artık ölsem de gam yemem. Davul zurnalar da coşmuşlardı, tıpkı Kırkpınar'da olduğu gibi cenk havaları vuruyorlardı. İki pehlivan, ayakta tekrar karşı karşıya geldiklerinde Yusuf, sağlı sollu elenselerle Hergeleciyi yoklamağa başladı. Yusuf, kollarının uzunluğu sebebiyle rahatça el ense çekerken, Hergeleci'yi yanına yaklaştırmıyor, onun çektiği elenseler boşa gidiyordu. Bu sebepten Hergeleci, Yusuf ile ense enseye güreşmek için gayret sarfediyordu. Yusuf, elense çekip bunu tırpan ile tamamladığında, Hergeleci, yere düştü. Yusuf, şaşırdı, elense ve tırpan Hergeleci tipinde bir güreşçiyi yere düşürecek şiddette değildi. İşte bu zaman Yusuf, bir gerçeğin farkına vardı. Hergeleci, mahsus, bilerek yere düşüyordu, rakibinin altındayken rahatça oyun yapabilmek, oyunlarına oyun katabilmek için. Yusuf, az önce de Hergeleci'nin bilerek kendini yere attığını anladı ve yerde yatan Hergeleci'nin üzerine gitmedi. Hergeleci'ye seslendi: -Te be İbram. Yün döşekte yatar gibi ne yatıyorsun üle. Rahatın yerinde galiba. Hadi davran Üsküdar'da sabah oldu. Ayağa kalk da güleş yapalım. Aptalız ama, aynı oyuna iki defa düşecek kadar değil. Hergeleci yattığı yerden cevabı yetiştirdi: -Yok be Yusuf agam. Aptal biri varsa o da benim. Senin gibi bir pelvanın aynı oyuna iki defa düşeceğini zannettim. Hergelecinin biraz morali bozulmuştu, ama mecburen ayağa kalktı ve güreş ayakta devam etti. Yusuf, Hergeleci'ye karşı nasıl bir güreş tarzı tutturacağını bir türlü bilemedi. Hergeleci bugüne kadar karşılaştığı hiçbir pehlivana benzemiyordu, ne zaman ne yapacağı bilinemiyordu. Ona ne fazla yaklaşmağa ne de alta almağa geliyordu. Aliço karşısında, Bulgar çetecilerle savaşırken bile bu kadar zorlanmamıştı. İyice bunalmıştı. Güreş, on dakika kadar karşılıklı elenseyle devam etti. Yusuf, bütün dikkatini Hergeleci'nin yeni bir oyununa düşmemeğe vermişti. Aman olanlar oldu. Yusuf, dahil kimse nasıl olduğunu anlayamadı. Bir anda Hergeleci, Yusuf'un sağ bileğini kavramış, hızlı kendisine çekerek Yusuf'un arkasına dolanmıştı. Yusuf, Hergeleci'nin beline sarılan kollarını çözmeğe çalışırken bir anda yerden kesildiğini hissetti.. Hergeleci birinci adımını attı. Devamı var

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.