Yusuf'a yumruk vurdu -301-

A -
A +

1 Mayıs 1989 tarihli The World gazetesi Roeber ile Koca Yusuf arasındaki güreşi şöyle verdi: "Dün gece, Yousouf'la Roeber, ikinci defa karşı karşıya gelişlerinde önceki güreşte olduğu gibi ancak iki dakika karşı karşıya kalabildiler, sonraki yarım saat tam bir mahalle kavgasına benzedi. Gerçi önceki güreşte iki dakika karşı karşıya kalamamışlar, Roeber, kaçmış, Yusuf kovalamıştı. Bu sefer böyle bir şey olmadı, ancak, Roeber ve menecerinin tasarladığı ve kimsenin ummadığı başka şey oldu. Güreşin başlamasından yaklaşık yarım saat geçtikten sonra, yine iki dakika kadar Yousouf, Roeber'i kovaladı. Yakaladığı anda, Roeber, bu sefer kendini atamadı, ama yumruklarını attı, hem de Yusuf'un yüzüne. Yousouf, bir şey yapmadığı, Roeber'in yumruklarına karşılık vermediği halde polis, müdahale etti ve hakem de maçı tatil etti. 5 bin kişi böylece Metropolitan Opera'dan güreş seyredemeden ayrıldı. Hadise şöyle gerçekleşti: İlk anda Roeber, Yousouf'a yaklaşır gibi oldu. Ama hemen vazgeçti, yarı çekilir ve yarı kaçar hava içinde peşinde Türk olduğu halde iplere doğru kaçtı. Türk onu yakaladı, iplere doğru fırlattı, Roeber iplerde yaylanıp tekrar önüne gelince Türk, onu altına aldı. Roeber, köprü kurarak durumu kurtardı. Yousouf, oyun yapmayı denemedi, abandı, Roeber, köprüde dayanıyordu. Salondan, 'Fırlat onu', 'Ez onu" sesleri işitiliyordu. Bu sırada, iki polisin, karşı koymasına rağmen, mindere yakın oturan ve Yousouf'a saldırmak isteyen kabak kafalı, favorili birini salondan çıkardıkları görüldü. Metropalitan Opera'da alışılmamış eğlendirici bir sahneydi bu. Seyirciler, müthiş bir şekilde Roeber'i ıslıklıyordu. Brady, mindere çıktı ve gürültüler devam ederse karşılaşmanın iptal edileceğini açıkladı. Bu arada Haç ile Hilal'in çekişmesi minderde devam ediyordu. Pembe ve küçük 82 kiloluk Roeber, bir kurbağa gibi dirsekleri ve kollarınıı sıkarak büzülmüş, hareketsiz duruyordu. Siyah saçlı, sarı ciltli Türk ise, bir İsviçre köyü üzerine düşen çığ gibi hasmının üzerine kapanmıştı. Türk oyun uygulamaktan ziyade rakibini ezerek işini bitirmek istiyor görünüyordu. Bir müddet sonra, Türk, rakibini bıraktı, sanki onunla eğlenmek veya seyircilere biraz güreş göstermek istiyor gibiydi. Türkün kendisinin bıraktığını farketmeyen, çabasıyla kurtulduğunu zanneden Roeber, hücuma geçti, birkaç defa dalış yaptı. Oyuna girmeğe çalıştı. Türk ise onun bu hücum teşebbüslerine gülerek, hiç zorlanmadan karşılık veriyordu. Türk, bu kadar oynaşmanın, gösterinin yettiğine inanmış olmalı ki, Roeber'in üzerine varıp sağ elinin ayasını Alman'ın köprücük kemiğinin üzerine koyarak minderin gerisine doğru itti. Bu Türk güreşinde, elense diye söylenen bir oyunmuş. Roeber, bunu ensesine yumruk atmak gibi anladı herhalde. Yousouf, aynı hareketi tekrar yaptı. Roeber, ne olduğunu anlamadan geriye doğru uçarken, acıyla "Ne yapıyor bu?" diye seslendi. Meneceri Julian ile kardeşi, ikisi birden, "Vur yumruğu" diye bağırdılar. Roeber de bu işareti bekliyor olmalı ki, yumruğu, Yusuf'un yüzüne patlattı. Yusuf, şaşırdı, kıpkırmızı oldu. O müthiş pencesini kaldırdı, herkes ne olacağını bekliyordu. Roeber, donmuş gibi yerinde duruyordu, ne oldu bilinmez, Yousouf, vurmaktan vazgeçti, bu arada hakem Wolf, güreşçileri ayırmak için koştu, Roeber'i geriye itti. Türk, her zamanki gibi rahat, kötülük taşımayan haliyle gülümsüyor, herhangi bir hata yapmadığını ifade için omuzlarını silkiyordu. * DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.