Yusuf'daki gelişme inanılmazdı

A -
A +

"Yaa Yusuf evladım. Şu Mecidiye Tabyası'nın ve İstanbul kapısının dili olsa da üzerleende yaşanılanı annatabilselee. İnanmakta zurluk çekeediniz." İsmail Pehlivan, bir saate yakın zaman, Silistre harbinde yaşadıklarını anlatmıştı, anlattıkça, Silistre kalesine, tabyalara, Tuna'ya bakarak dalıp gitmişti. Yusuf da bir şey demedi. O da Tuna'ya çevirdi gönlünü ve yönünü. Tuna'yla birlikte o da aktı gitti. Önce Karadeniz'e oradan da İstanbul'a. Yusuf, gönlünün İstanbul'da da durmadığını oradan da bilinmeyen diyarlara doğru aktığını hissetti, heyecanlandı, Demir Baba'nın "Nice yabancı diyarlaa görüsün" sözleri aklına geldi. Yusuf, ustası İsmail Pehlivan'ın anlattıkları karşısında, Vidin, Lom, Rohova, Plevne, Niğbolu, Maçka, Rusçuk, Tutrakan, Silistre gibi Tuna boyundaki şehirlerde yaşayanları daha iyi anlamıştı. Buraları mesken tutan Türkoğlu'nun, işinin, görevinin ne kadar zor, buraların gerçek bir serhat boyu olduğunu yakınen hissetmişti. Düşmanın, Urus gavurunun Tuna'dan Osmanlı mülküne girmemesi için, askerler kadar, hatta askerlerden daha fazla sivillere, akıncı torunlarına, Deliorman'ı mesken tutanlara görev düştüğüne iyice farketmişti. İsmail Pehlivan, kaleden sonra, Yusuf'a, Silistre'nin görülecek diğer yerlerini de gezdirmişti. Yusuf, Silistre'ye tam manasıyla vurulmuş, aşık olmuştu. Tuna, nazlı bir gelin, Silistre de Tuna'nın boynunda emsalsiz bir inci gibiydi. Şehrin belli başlı önemli yerlerini gezdikten sonra, İskender Paşa hamamına gidip cuma öncesi güzel bir temizlenip gusül abdesti aldılar, oradan da Yıldırım Beyazıd Han'ın yaptırdığı Kale Camisi'ne gidip cuma namazını kıldılar. Namaz sonrası, güreş yerine geldiklerinde, meydanın ana baba günü olduğunu gördüler. Silistre şehri, Osmanlı Devleti'nin önemli bir askeri üssü ve iskelesiydi. Şehirde ticaret ileri seviyede olduğu için şehir ahalisi, arazisi verimli olduğu için de köylüleri zengin olup, güreşe çok meraklıydılar. Yaz günleri, her cuma, Paşa Çayırı, Karaağaç ve Namazgah mesirelerinde güreşler yapılırdı. Bu yüzden, Silistre, Tuna'nın denize döküldüğü iki tarafta yer alan Dobruca ve Deliorman yöresinde çok ünlü pehlivanlar yetişirdi. Avrupa'dan Silistre'ye kışın gelen sirklerde de çoğu zaman Türk, Romen ve Avrupalı pehlivanlar arasında güreşler yapılırdı. Yusuf ve ustası cuma namazından sonra, Paşa Çayırı'na gelmişlerdi. Yusuf, o gün yine büyükortada güreşti ve hiç zorlanmadı. Ve ödülü aldı. Ustası İsmail Pehlivan da başta birinci olmuştu. Silistre ve çevresinde düğün güreşleri de hiç eksik olmuyordu. Düğün güreşlerinde ödüller güzel, düğün sahipleri de cömert olduğu için panayır güreşleri gibi çok sayıda pehlivan güreşlere geliyordu. Dobruca'dan, Romanya'dan hatta Kırım'dan pehlivanlar gelir bu güreşlere katılırdı. İsmail Pehlivan işte bu sebepten, Yusuf'u denemek ve tecrübesini artırmak için ilk önce Silistre'ye getirmişti. Kel İsmail ve Yusuf, bir aya yakın Silistre ve köylerinde güreş yaptılar hiç yenilmeyip ödülleri topladılar. Yusuf, artık başaltında güreşmeğe başlamıştı. Kel İsmail, büyük bir hayretle, Yusuf'a başaltı pehlivanlarının da hafif gelmeğe başladığını görüyordu. Böyle bir şey olamazdı. Yusuf'un Demir Baba Dergahı'nda ayrılıp dışarda güreş kovalamağa başlayalı daha altı ay olmuştu. Ancak, Yusuf, bu altı ay içinde hem vücut ve kuvvet hem de güreş bilgisi ve tecrübesi olarak inanılmaz bir gelişme göstermişti. Küçükortadan başladığı güreş hayatını başaltında devam ettiriyordu. DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.