Yusuf'un anlattıklarıyla rahatladı

A -
A +

Yusuf, Ahmet'e dokundu: -Ahmedim, evladım. Ahmet, uykudan uyanır gibi döndü, Yusuf'a baktı. Ufku terk etmekte olan akşam güneşinde, gözlerinin kan çanağına döndüğü görülüyordu. Yusuf'un yüreği sancıdı. Kardeşten öte sevdiği Ahmet'in hali, onu çok eskilere götürdü... ilk ustası Dursun pehlivandan, babasının huzurunda aldığı o müthiş dersi hatırlattı. Bir müddet güreş çalışıp, gücü kuvveti yerine gelip Dursun pehlivanı acı kuvvetiyle zorlamaya başlayınca, hayatın en büyük yanlışına düşmüş... Dursun pehlivanı küçük görmüş, artık ondan öğreneceği bir şey kalmadığını zannetmişti. Dursun pehlivan da bunu fark edince, Yusuf'a bir ders vermek gerektiğini düşünmüştü. Yusuf'a "Evladım, seninle ciddi güreşeceğiz. Hocan olduğumu unutacak, ne maharetin varsa ortaya koyacaksın." demişti. Yusuf, aradığı fırsatın çıktığını, hocasına dünyayı dar getireceğini hayal etmişti. Ve olanlar olmuştu. Daha ense enseye gelmeleriyle birlikte, Yusuf, kaba etleri üzerinde kendisini yerde bulmuştu. Aynı şey üç defa tekrar edince, Yusuf, ağlayarak hocasının ve babasının yanından kaçmıştı. Günlerce böyle bir hale düşmekten dolayı ağlamıştı. Bu hadiseden sonra hocası Yusuf'u tekrar güreşe döndürmek için çok uğraşmış, "Evladım, sende çok iyi bir güreşçi olabilmek, Aliço ile baş edebilmek için gerekli olan her şey var. Ama bunun için, çok çalışmak gerek. Kuvvet, ustalığın karşısında her zaman çaresiz kalır. Usta bir pehlivan, senin acı kuvvetini, seni yenmekte kullanır. Gördüğün gibi, güreşin elif bası olan elense ve tırpanla üç defada ne hallere düştün hem de nasıl olduğunu anlamadan... Sende, Aliço'yu yenecek kabiliyet görmeseydim, hiç seni çalıştırır mıydım. Ama bu, sabırla çok çalışmaya... benim ve benden sonraki ustalarının sözünden çıkmamağa... en önemlisi de hiçbir zaman kendini karıncadan dahi üstün görmemeye bağlıdır. Benden sonraki ustalara bilerek dedim. Bir müddet sonra sana öğretecek bir şeyim kalmayacak. Daha ustaların yanına gideceksin. El elden üstündür ta Arşa kadar boşuna dememişler." sözleriyle Yusuf'u güreşe devam etmeye ikna edebilmişti. Ahmet, çok sevdiği Yusuf ağasını karşısında görünce, onun için ölüm demek olan mağlubiyeti bütün hücrelerinde hissetti. Yusuf'un göğsüne kapandı. Göz pınarlarında kalan son gözyaşlarıyla "Yusuf ağam yenildim... Yusuf ağam yenildim..." diye diye hüngür hüngür ağladı. Yusuf, Ahmet'in sakinleşmesini bekledi. Dursun pehlivan ile arasında geçen ve kendisini günlerce ağlatan hadiseyi anlattı. Yusuf'un anlattıkları Ahmet'i hayretler içinde bıraktı ve rahatlattı. Demek ki destan kahramanı gibi gördüğü Yusuf ağası da yenildim diye günlerce ağlamıştı ha. Yusuf Ahmet'e Boğazın Avrupa yakasını işaret etti: -Ahmet'im şu karşıki tepenin ismini bilir misin? Ahmet, Yusuf'un anlattıklarıyla mağlubiyetin yıkıcı havasından biraz olsun kurtulmuş ve sual de dikkatini başka yere çekmişti: -Biliyorum Yusuf ağam. Şükür tepesi. > DEVAMI VAR

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.