Yusuf'un meneceri Doublier de sahanın ortasına geldi. Hakem, Pons'u elini de tutunca, her iki güreşçinin kollarını kaldırarak, "Güreş başlayalı 50 dakika olmuştur, vakit ilerlediği için güreş berabere bitmiştir" şeklinde ilan etti. Bu ilanla birlikte bir kısım seyirciler ne bulurlarsa ringe atarlarken, bir kısım seyirciler de sanki galip gelmiş gibi Pons'u alkışladılar. Fransız matmazeller ise ince sesleriyle Josef Josef diye bağırarak Yusuf'u alkışlıyorlardı. Paul Pons, ise galip gelmiş gibi yerinde zıplıyor, seyircileri selamlıyordu. Doublier, hakemlerin kararını Yusuf'a açıklayınca, Yusuf ne yapsın bilemedi, Doublier, yarım yamalak Türkçesiyle "Josef, burası Paris, şükür et, sen mağlup değil" dedi. Ringten inmesiyle beraber, Türk talebeler Yusuf'un etrafını kuşattılar, sarmaş dolaş oldular, diğer Türk pehlivanlarının güreşlerinin bitmesiyle hep birlikte otele gittiler. Otelde sabahlara kadar konuşarak memleket hasretlerini giderdiler. Yusuf, bu öğrencilerin Abdülhamid Hanı sevmediklerini farketti, bu ona çok dokundu, niçin sevmediklerini de bir türlü anlayamadı, hürriyet, istibdat diyorlardı, ancak Yusuf, onların hürriyetle ve istibdatla ne söylemek istediklerini bilemedi, bundan da çok rahatsız oldu. Koca Yusuf ve arkadaşları Fransız gazetelerinin güreşle ilgili ne yazacaklarını çok merak ediyorlardı. Bulgar Petrov, onlara Paris'te anlatılan bir fırka söyledi: Hırsız, cebinden civcivler başını çıkarmış, paçalarından kırılan yumurtaların sarısı akarken yakalanmış, hemen hakim karşısına çıkarılmış. Hakim, bir diyeceğin var mı diye sormuş. Hırsız, avukat istiyorum hakim bey, deyince hakim şaşırmış ve oğlum, sana avukat ne yapacak, civcivler cebinden başını çıkarmış, yumurtalar paçalarından akıyor vaziyette yakalanmışsın, buna avukat ne diyecek, demiş. Hırsız boynunu bükmüş, hakim bey ben de bunu merak ediyorum, bu vaziyette yakalanan beni bakalım nasıl savunacak, demiş. Yusuf ve arkadaşları, Petrof'un bu fıkrasına doyasıya güldüler, bakalım Fransız gazeteleri Pons'u nasıl savunacak, diye birbirlerine takıldılar. Ertesi gün Fransız gazetelerinin, sonucu merakla beklenen güreşle ilgili yazdıkları basın tarihine geçecek cinstendi: "Büyük şampiyon Pons, yenilmez Yusuf'a dur dedi" "Padişahın aslanını yenilmekten hakemler kurtardı" "Yusuf, Pons'u az kalsın öldürecekti" Gazetelerin yazdıkları Yusuf ve beraberindekilere tercüme edilince, yalanın bu kadarına pes dediler. Filiz Nurullah, Yusuf'a takıldı: -Te be Koca usta geçmiş olsun, Pons'un elinden yenilmekten hakemler vasıtasıya kurtulmuşsun. Küçük Yusuf da takılmadan edemedi: -Koca ustam, istersen bir an önce İstanbul'a dön. Fransız zaptiyesi seni her an Pons'u öldürmeğe teşübbüs etmekten hapishaneye gönderebilir. Akşama doğru, kaldıkları otele Türk öğrenciler geldiler. Yusuf'a güreşlerden ne kadar para aldıklarını sordular. Yusuf da söyleyince, "Çok az alıyorsunuz. Doublier, aldığı paranın çok büyük kısmını kendine saklıyor olmalı" dediler. Yusuf, öğrencilerden bunu duyunca çok kızdı, kendisi parayı sevmezdi, ama aldatılmağa da hiç gelemezdi. Sonra burada yalnızca kendisi yoktu, üç arkadaşı daha vardı, onların geçimleri güreşe bağlıydı. Adamakıllı öfkelendi, hemen Doublier'i odasında yakalayıp getirdi, Foli Bejer yöneticilerinden ne kadar para aldığını söyletti. Duydukları inanılır değildi. Doublier, aldığı paranın ancak onda birini onlara veriyordu. Yusuf, bunu işitince, Doublier'i altına aldı, boğmak üzereyken Filiz Nurullah, zor kurtardı. Devamı var