Ayşe Zarife hanım, son iki yıldır her fırsatta Müslümanlığı, özellikle de Müslüman olunca kendisine ilk lazım şeyleri öğrenmeğe gayret ettiğini söyleyince mesele anlaşıldı. Hacer hanım, Ayşe Zarife hanıma, evliliği, İslamiyet'te karı kocanın birbirlerine haklarını, gerdek gecesi âdetlerini anlattı. Gelin kızın yüzüne örtülen al duvağın, hürriyete, şehitliğe, Türk bayrağına, eşlerden erkeğin vazifelerine ve yeşil duvağın İslamiyet'e, iffede, namusa ve kadının vazifelerine işaret ettiğini, al duvağın erkeğin, yeşil duvağın da kadının boynuna bağlandığını söyledi. Kınanın, askere giden erkeğe vatana kurban olsun diye, kurban edilecek koça Hakk'a kurban diye ve bir de gelin olan kıza, yuvasına, eşine, iffete, namusa, ebedi güzelliklere kurban olsun diye yakıldığını izah etti. Ayşe Zarife, bütün bu anlatılanları rüyada gibi dinliyordu. Son iki senedir yaşadıkları inanılmazdı. Nereden nereye... Babasını hatırlayınca yüreği sızlıyor, dönülmez bir yolun başında olduğunu, bu yolun kendini sonsuz güzelliklere götüreceğini hissediyordu. Gönül kuşu kanatlanmıştı, daha şimdiden önceden hiç görmediği ufuklarda kanat çırpıyordu. Ayşe Zarife hanım, ellerine hemen kına yakılmasını istedi. Almanya içlerinde kınayı nereden bulacaklardı. Ayşe Zarife hanımın, gönlü yaralı kaldı, kanatlanan gönül kuşu yükselemez oldu, gönül erinin karşısına elleri kınalı çıkamamak, onun için, onun mukaddes bildikleri için kurban olduğunu kınalı elleriyle gösterememekten... "Vurun bre, görsün pehlivanlık" neymiş naraları, sırtında patlayan yumruklarla Kara Ahmet, gelin odasına daldı. Dalmasıyla birlikte hız kesti. Sağdıcı Arif amca, "Ahmet evladım. Gerdek odasına girdiğinde dikkatli ol. Hacer yengenin binbir çeşit tuzağı vardır. Kapıdan girdiğin an mutlaka dur. Yere bak. Dikkatlice araştır. Sonra yengemizin karşısında, evliliğiniz boyunca, hatırladıkça güleceği durumlara düşersin." diyerek ikaz etmişti. Ahmet, gaz lambasının ışığında, yere baktı. Bir şey göremedi, ihtiyaten eliyle yokladı. İnce bir ip buldu. Üzerinden atladı. İpten hemen sonra içine su konmuş tabaklar vardı. Onları da bir kenara çekti. Ahmet'in içeri girmesiyle yenge kadınlık vazifesini yapan Hacer hanım sessizce odadan ayrıldı. Engelleri aşan Ahmet, başını kaldırdı. Ayşe Zarife, kavuşmak için hayatını ortaya koyduğu kızılelması karşısında, ayakta duruyordu. Rüyada gibiydi. Ayşe Zarife, tıpkı bir serhat boyu gelini gibi allar içindeydi. Razgradlı gelinlerinden hiç farkı yoktu. Hacer hanım, kefere içinde, Almanya'nın bu uzak köşesinde, Osmanlı gelinliği için malzemeyi nereden bulmuş, bunu nasıl başarmıştı, şu kadınların işine akıl sır ermezdi. Son iki gündür yaşadıklarına inanamıyordu. Tam her şey bitti derken kavuşmuştu, kızılelmayı paylaşacağı, uğrunda hayatını tükettiği güzele. Hem de Tuna'nın doğduğu yerde. Ahmet, yaklaştı, yüz görümlülüğü olarak Cihan Şampiyonluğu Madalyası'nı Ayşe Zarife hanımının göğsü üzerine iliştirdi. > DEVAMI VAR