‘Hande'ye haksızlık ettik anneciğim'

A -
A +

Pijamalı kıyafetiyle kanepeye uzanmış bir yandan gazetesini okuyup, bir yandan telefonla sekreteriyle iş durumlarını konuşan Sinan, telefonu kapatmadan önce sordu: -Şey, Ece... Hande beni ofisten aradı mı hiç? -Hande Hanım... Kaza geçirdiğiniz gündü galiba. Birkaç kere aradı. -Anladım... Pekala Ece, önemli bir şey olursa haber ver, telefonum açık. Hoşça kal. -Tamam Sinan Bey, güle güle. Telefonu kapatan Sinan, derin düşüncelere daldı. Onun bu dalgın hali, ütü yapan Şeyma ile ütülenenleri katlayan Nebahat Hanımın dikkatinden kaçmamıştı. -Ne oldu oğlum, ne düşünüyorsun? Sinan bir an sessiz kaldıktan sonra, annesine döndü: -Ne düşünüyorum biliyor musun anne? -Söyle oğlum. -Hande'ye haksızlık ettiğimizi düşünüyorum. Nebahat Hanımla Şeyma şaşkınlıkla birbirlerine baktı. -A, a! Üstüme iyilik sağlık. Biz mi haksızlık etmişiz? -Evet anne. Neden olduğunu söyleyeyim. Şeyma ütünün düğmesini kapatarak gelip abisinin karşısındaki koltuğa oturdu. Belli ki durum ciddiydi. -Kendinizi onun yerine koyun. Sözlünüz sizi ailesiyle tanıştıracak diye sevinçle, heyecanla ta İzmir'den kalkıp geliyorsunuz. Sonra sözlünüzün kaza geçirdiğini öğreniyor, hastaneye koşuyorsunuz. Bir bakıyorsunuz, sözlünüz bir başkasıyla sözlenmiş. Siz olsanız ne yapardınız? Şeyma'nın canı sıkılmıştı. Annesine baktı. -Önemli olan doğru insanı bulmak değil mi oğlum? dedi annesi. Bir ömür geçireceksin, kolay değil. -Doğru, yanlış. O ayrı konu anne. Ben kızın yaşadığı psikolojiden söz ediyorum. Telefonda bana sitem ettiğinde onu anlamamıştım. Ama şimdi olanları düşündükçe ne kadar haklı olduğunu görüyorum. Annesi Sinan'a hak verircesine başını salladı. -Seni anlıyorum oğlum. Ama kendini suçlama. Senin bir hatan olmadı ki, zaten kendinde değildin. Biz dersen, kimin ne olduğunu bile bilmiyorduk. -Evet, bilmiyordunuz. Ama artık öğrendiniz. Bu işi böyle kapatamayız. Şeyma merakla sordu: -Ne yapmayı düşünüyorsun abi? -Aynı şansı ona da tanımak zorundayız. -Ne şansı? -Öncelikle onun, olanlarla bizim bir ilgimiz olmadığını bilmesi lazım. Yani, Sevgi'yi tanımadığımızı... İkinci olarak, yarım kalan tanışma faslını tamamlamalıyız. O da buraya gelip sizi yakından tanımalı. Tabii siz de onu. Aksi halde haksızlık etmiş oluruz. Şeyma duyduklarına inanamıyordu. -Abi neler söylüyorsun sen? Biz onu yeterince tanıdık. Ayrıca Sevgi Yengem gelirse her şey bozulacak, yazık değil mi? Sinan, kardeşini azarladı: -Ne yengesi Şeyma? Kendi kendinize gelin güvey oluyorsunuz. Benim tanımadığım, onaylamadığım birine nasıl yenge dersin sen? > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.