Sevgi hastane dönüşünde çalıştığı bayie gidip patronuyla görüşmüş, ertesi sabah işe başlayacağını bildirmişti. Oradan çıkınca da balıkçılar çarşısına uğrayıp, akşam yemeği için balık ve yeşillik almıştı. Şimdi ocakta balıkları kızartırken, Hikmet Amca da salata yaparak kendisine yardım ediyordu. -Şöyle nefis bir balık ziyafetiyle dönüşümü kutlayalım dedim, Hikmet Amca. Kim bilir, belki de yokluğumda hiç sıcak yemek yemedin ha? Bilmez miyim seni ben, kuru ekmeğe, zeytin-peynire talim etmişsindir garanti. -Ne güzel kafamı dinliyordum kaç gündür, diye takıldı Hikmet Amca. Yine başladı car, car, car... Sen hastanede sıcak bir yemek yedin mi sanki? Rahat bir yatakta uyuyabildin mi? -Haklısın, diye Hikmet Amcaya döndü Sevgi, yemedim, uyumadım. Ama öyle bir rüyanın içindeydim ki, inan ne yemek aklıma geldi, ne uyumak. Başardım. Hayallerimin ötesinde bir hafta yaşadım. O benim farkımda olmasa da, ben hep onun yanındaydım. Uyuyuşunu seyrettim saatlerce, soluğunu dinledim. Sağlığına kavuşması için çırpındım ve başardım. Gülerek devam etti: -Düşünsene, ya hafızası yerine geldiği zaman ben yanında olsaydım? Ha? -Hatırlar mıydı seni? -Bilmiyorum. Hafızasının ne kadar güçlü olduğuna bağlı. Ama onun hafızasını test edecek değildim. Yapmam gerekeni yaptım ve bir güzel kaçtım oradan! Aceleden Garfiş'imi de orada unutmuşum. Acaba ne yapıyorlar şimdi?.. Belki de her şeyi anlamışlardır. -Onlar ne yapıyor bilmiyorum ama, bizim balıklar yanıyor! Kızım alsana şunları tavadan! -Ay, balıklar! Yetiştim, tamam, tamam!.. *** Sinan ve ailesi hâlâ işin içinden çıkamamış, Hande'nin neden kendilerini habersizce terk ettiğini bir türlü çözememişlerdi. Şeyma sürekli kendi cep numarasını arayarak 'yengesine' ulaşmaya çalışıyordu. Çünkü Sevgi telefonunu kaybettiğini söylediği zaman, ona kendi telefonunu vermişti. Fakat sürekli kapalı çıkıyordu. -Benim telefonum nerede? diye sordu Sinan. -Telefonun da, bütün evrakların da çantanda abi. Kaza olduğu zaman her şeyin dağılmış. Yengem toplayıp çantana koymuş. -Ne yengeymiş be, diye söylendi Sinan. Kaza olunca etrafımda dört dönmüş, kendime gelince kayıp... Hele getir bakalım şu çantayı. Bir de ben arayayım. Şeyma çantayı getirirken, -Ne fark eder ki abi, dedi. Kendi telefonunu kaybetmişti, benim telefonum onda. O da kapalı çıkıyor işte. Belki elli kere aradım. -Olsun. İçimde bir his, ben arayınca ulaşacağımı söylüyor. -İnşallah oğlum, diye söze girdi annesi. Kızın başına kötü bir şey gelmiş olmasından korkuyorum. Sinan telefonunu alıp açtı. Birçok mesaj ve cevapsız arama ikazı arka arkaya düştü. Hiçbirine bakmadan doğruca Hande'nin ismini bulup "ara" tuşuna bastı. Az sonra da, merakla kendisine bakan aile fertlerine döndü: -Aha, çalıyor işte!.. > DEVAMI YARIN