Şeyma ile annesi, hem telefondaki kızın Sevgi olmadığını, hem de Sinan'ın Sevgi'yi tanımadığını çoktan anlamışlardı ama bunu Sinan'a nasıl anlatacaklardı, onu bilemiyorlardı. -Evet anne, diye merakla atıldı Sinan, sizden bir açıklama bekliyorum. Hande'nin bahsettiği o kız da kim? Sizin bana övdüğünüz gelin Hande değil miydi? -Ne bileyim a oğlum, sen bize sözlüm şu diye tanıtmadın ki. Seninle ilgilenen kız öyle deyince biz de inandık. Sinan çantasını karıştırarak cüzdanını buldu ve Hande'nin vesikalık fotoğrafını çıkarıp gösterdi: -İşte Hande bu anne. Hastaneye gelen bu değil miydi? Annesi fotoğrafı alıp bakarken, Şeyma devreye girdi: -Bak abi. Sakin ol ben sana her şeyi anlatayım tamam mı? -Anlatsan iyi olur Şeyma, yoksa, zaten hasarlı olan kafam tamamen elden gidecek. -Önce sana bir şey soracağım abi. Tam olarak nerede kaza geçirdiğini hatırlıyor musun? -Hayır, o güne dair hiçbir şey hatırlamıyorum. Evden nasıl çıktığımı bile... Sinan birden bir şey hatırlamış gibi durdu. Elindeki telefona baktı. -Ne oldu abi? -Evden çıkışımı şimdi hatırladım. Bahçede iken Hande'den telefon geldi. İzmir'den İstanbul'a geldiğini ve ailemle tanışmak istediğini söyledi. Artık bu işin adını koyalım dedi. Daha önce de bunları söylemişti ama, ben daha erken olduğunu düşünüyordum. Böyle emrivaki yapması canımı sıktı. Telefonda biraz tartıştık. Sonra... Sonrasını hatırlamıyorum. O düşüncelerle evden çıkmış olmalıyım. Ama nereye gittim, ne kadar gittim hiç hatırlamıyorum. -Tamam. Şimdi parçaları birleştireceğiz. Şurası kesin ki, seni bulup hastaneye getiren kız, o kız değildi. Yani İzmirli Hande değildi. Ki, zaten bunu kendisi de itiraf etti. Seni hastaneye götüren kız her kim ise, kurtulman için inanılmaz mücadele etti. Kan verdi, başında bekledi. Belli ki sana âşık, seni deli gibi seven bir kız. Tek hatası, bize senin sözlün olduğunu söylemesi. Biz de böyle biri olduğunu bildiğimiz ve kendisini tanımadığımız için odur dedik. Sonra diğeri geldi, o da sözlün olduğunu söyledi. Bizim de kafamız karıştı. -E, e? Hangisinin gerçek sözlüm olduğuna nasıl karar verdiniz? -Hiç de zor olmadı abi. Dedik ki bu afra-tafra yapan kız abimi seviyor olamaz. Abim de onu seviyor olamaz. Olsa olsa, senin için kendini harap eden, seni görünce sevgisi gözlerinde ışıldayan, başından bir an ayrılmayan, iyileşmen için dua eden, bizimle üzülen, bizimle sevinen, bizimle aynı heyecanı yaşayan kız seni seviyor olabilir. Senin öyle iyi kalpli bir insanı ailemize kazandırdığın için hepimiz çok sevinmiştik. Hemencecik kaynaşıverdik. Ona inandık. Belki de, ortada bir gariplik olduğunu sezmemize rağmen, ona inanmak istedik, gelinimiz o olsun istedik abi. -İyi de, kim bu kız? Efsane gibi bir şey anlatıyorsunuz. Kuş olup uçmadı ya. Nerede? -Tahminimi söyleyeyim. Bence bu kız seni çoktan beri tanıyan ve uzaktan seven biri. Sen kendinde değilken, senin yakınında olmayı fırsat bildi. Uzaklaştırmayalım diye de bize yalan söyledi. Belki planladığı bir şey değildi. Olaylar böyle gelişti. Senin hafızan yerine gelince de, belki tepki göstereceğinden korktu ve ortadan kayboldu. İyi düşün. Çevrende sana ilgi duyan böyle biri yok muydu? -Hiç öyle birini hatırlamıyorum. Sekreter kız olamaz, erkek arkadaşı var, zaten hoppanın biri. Müvekkillerimden biri desem, hiç öyle biri olmadı. Yani, galiba... Allah'ım, delireceğim ya, kim bu kız?!.. > DEVAMI YARIN