Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Kıbrıs'a gelmesi, Ada'da hareketli günlere sebep oldu. Annan, 1977'den beri Kıbrıs'a gelen ilk genel sekreter. Dün Ada'dan umutlu ayrılan BM Genel Sekreteri'nin yaptığı temaslar, Kıbrıs'ta çözüm ümitlerini artırdı. Genel Sekreter'in Kıbrıs temasları ile ilgili olarak önceki gün ABD Dışişleri sözcü vekili bayan Lynn Cassell "Kıbrıs'ta çözüm için iyimseriz. Daima da iyimser olduk!" ifadesini kullandı. Cassell, sözcü Boucher'in 3 Mayıs'ta yaptığı açıklamaya değinerek, "ABD'nin BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs'ta yapacağı temasları memnuniyetle karşıladığını ve kuvvetle desteklediğini" de vurguladı. Ayrıca, "zaten özel Kıbrıs koordinatörümüz büyükelçi Tom Weston, Annan'ın temaslarına ABD'nin tam desteğini bilfiil gösteriyor." dedi. Rumlar çözüm istiyor mu? Kıbrıs sorununun yıllardır sürüncemede kalmasının esas sebebi, Kıbrıslı Rumlar'dır! Rumlar, BM'nin kendilerini Ada'nın resmi temsilcisi ve devleti olarak tanımasının rahatlığı içinde, hiçbir çözüme yanaşmıyorlar. Çünkü herhangi bir çözüm, onların şu anda sahip oldukları durumdan "geri adım atmak" ve "taviz" anlamına geliyor. Bu avantajlı durumu korumak için çözüme yanaşmıyorlar. Ancak her seferinde, masadan kalkan kendileri olduğu halde, ustalıkla suçu KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş'a atmayı beceriyorlar. Rumlar'ın yıllardır sahip oldukları bu "resmi devlet olarak tanınma" avantajına şimdilerde, AB'nin kendilerine verdiği destek de eklendi. Avrupa Birliği 13 Aralık'ta, ister çözüm olsun isterse olmasın; "Kıbrıs Rum kesimini tek taraflı olarak Birliğe alacağını" açıklayacak. Şimdi sormak gerekir: Böyle avantajlara sahip bir Rum kesimi, niye çözüme yanaşsın? AB karşıtlarının gizli kozu Kıbrıs Öte yandan, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesini istemeyen, ama bunu da açıkça belirtmekten çekinenler, Kıbrıs kartıyla oynuyorlar. Kıbrıs'ın, Türkiye'nin AB'ye girişi için şantaj malzemesi haline getirildiğine dikkat çekerek, "AB, BM, ABD bize, 'ver Kıbrıs'ı, sonra AB'ye gir!' baskısı yapıyor!" diyorlar. Bunda da pek haksız sayılmazlar. Zira hem Kıbrıslı Türkler'e hem de Türkiye'ye senelerdir olağanüstü dış baskılar var. Halbuki, Türkiye ve Yunanistan'ın birlikte içinde bulunmadıkları bir birliğe, Kıbrıslı Rumlar'ın tek taraflı olarak katılamayacakları Londra ve Zürih Anlaşmaları ile hükme bağlanmış. Ancak, anlaşmaları takan ve dinleyen kim?.. Bu durum Türkiye'deki AB karşıtlarının ekmeğine yağ sürüyor. AB'nin, ABD'nin ve BM'nin çözüm için devamlı Kıbrıs Türkleri'ne ve Türkiye'ye haksız olarak yüklenmeleri de, çözümden yana olanların işerini zorlaştırıyor. Ancak Kıbrıs'ta çözüm için şimdi tarihi bir fırsat var. Bir taraftan 11 Eylül terör saldırısından sonra dünyadaki gelişmeler, diğer taraftan da Türkiye'siz bir AB'nin (ve Ordusu'nun), Avrupa Birliği'ne getireceği olumsuzluklar, Kıbrıs'ta çözüm ümidini artırmış durumda. Ayrıca KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın da sağduyulu, çok yapıcı ve Rumları çözüme zorlayan manevraları da, iyimserlik havası oluşturuyor. Dileriz BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs'a kadar gelerek hızlandırdığı görüşmeler süreci, Rumlar'ın inatlarını kırar ve bu sefer kalıcı bir çözüme kavuşulur. Buna sadece Kıbrıslı Türkler ve Rumlar'ın değil, her tarafı patlamaya hazır bomba durumundaki bölgenin ve bütün dünyanın çok ihtiyacı var!