ABD krizi asıl kimi vuruyor

A -
A +

ABD'deki ekonomik kriz, bütün dünyayı etkiliyor. Her ne kadar Avrupa ve Asya ekonomilerinin artık ABD'ye bağımlılıklarının daha azaldığı iddia edilse de, ABD'deki her krizin küresel etkilerinin az ya da çok görüldüğü bir gerçek! "Amerika aksırırsa, dünya şiddetli grip olur!" sözü boşuna söylenmemiş. ABD'deki -ister ekonomik, ister siyasi olsun- he krizin ve hatta dış politika kararlarının, küresel etkiye sahip olması, daima dikkate alınması gereken bir durumdur. Çünkü dünya piyasaları, ABD'deki nefes alıp vermeleri bile son derece hassasiyetle takip ediyor. Dolara ve Wall Street Borsası'na endeksli piyasaların, zaten çok ürkek olan gezginci global sermayenin, ABD'deki en küçük bir gelişmeye bile son derece hassas tepki vermesi normal. Ama bu durum, kriz etkilerinin dalga dalga bütün dünyaya hızla yayılmasını da kolaylaştırıyor. Bu tip krizlerin ilk etkilerinin borsalara olması, dünya çapında küçük yatırımcıları haliyle telafisi zor yıkımlarla karşı karşıya bırakıyor. Yani topun ağzında olanlar her zamnaki gibi küçük yatırımcılar! Büyük şirketlerin zararları, "kârdan zarar" sayılıyor! Global sermaye sınır tanımadan, dünyanın dört bir yanında maksimum kâr kazanma arayış ve hırsını sürdüreceği için, tatlı kârlarını yapacakları başka coğrafyalara yelken açıverecekler! ABD'de özellikle konut kredilendirme (mortgage) sektörüne yatırım yapan bu gezgin sermaye bundan sonra, kârdan zararlarını başka ülkelere yönelerek karşılayabilecekler. Başka bir yazımızda daha geniş işlemeyi düşündüğümüz bu durum aslında, Türkiye'deki canlı emlak piyasası için büyük bir fırsata dönüştürülebilir! ABD orta direği erozyonda Neyse biz Amerika'daki krize devam edelim. ABD süper bir ülke. Dünyanın en büyük ekonomisi. Dünya üretiminin yüzde 30'unu tüketen bir dev. Ama, bu devi ayakta tutan satınalma gücü yüksek orta sınıf son yıllarda hızlı bir erozyona yuvarlandı. ABD'nin belkemiği olan bu zengin tabakanın hızla fakirleşmesi ve satınalma gücünün azalması, "tüketiciye endeksli" sisteme çomak soktu. Tatlı kâr heveslilerinin kursaklarına kar suyu kaçırmaya başladı. Amerikalı artık eskisi gibi alamıyor, alışveriş yapamıyor, çılgınca tüketemiyor. Özellikle Başkan Clinton döneminde, "tüketim ve harcamalarda" bir problem yaşanmıyordu. Amerika'yı ayakta tutan geniş kesimin, ortadirek tabir edilebilecek yüzde 70'lik ana grubun gelir ortalaması yıllık 80-100 bin doların üzerindeydi. Bu kesimin, 400-500 bin dolar kredi kullanma gücü vardı. Yani alım gücü yüksekti. Kredi geri ödemelerini rahatlıkla yapacak durumdaydı. Başkan Bush döneminde bu kesim son 7-8 yılda inişe geçti. Geçim sıkıntılarına ve gelir azalmasına maruz kaldı. Yaşama standartlarında büyük bir gerileme başladı. Şükran Günü başlayıp yeni yılın ilk aylarında da devam eden 3-4 aylık canlı tatil alışveriş sezonları neredeyse tarihe karıştı. Yılda 80-100 bin doların üzerinde para yapabilen insanlar, gelirleri 25-50 bin dolar aralığına gerileyince şaşkına döndüler. Değil çılgınca alışverişi, ev kredilerinin (mortgage) ve kredi kartlarının geri ödemelerini dahi yapmakta zorlanır oldular. Artık 400-500 bin dolar kredi kullanabilen ve geri ödemelerini yapabilmek imkanına sahip bu ana sınıf buharlaştı! Ancak. 80-100 bin dolar kredi kullanma ve geri ödemelerini yapabilme kabiliyetine kadar felaket bir iniş oldu. Saadet zinciri kopunca ABD'de 3-5 yıl önce, bu felakete gidişin ayak sesleri duyulabiliyordu. Ama faiz hadlerinin düşürülmesi, özellikle (mortgage) konut kredilerinde yıllık yüzde 5-6 oranlarına inen faiz hadleri, emlak sahiplerine kredilerini daha iyi şartlarda yenileme (refinance) imkanı getirdi. Böylece aylık borç geri ödemelerinde hissedilir azalmalar oldu. İnsanlar bu geri borç ödeme azalmasından dolayı sanki ekstra bir gelire(!) kavuştular. Emlak alımı daha bir kolaylaştı. Kredi verme kriterleri esnetilerek, geniş kitlelerin borçlanması imkanları getirildi. Konut ve inşaat sektöründe müthiş bir canlanma oldu. Milyonlarca yeni ev inşa edildi ve alıcı buldu. Konut fiyatlarında yüzde 50'leri geçen değer artışları görüldü. İnsanlar bu değer artışlarından 2.derece (second mortgage) ipoteklendirme ile yüksek oranda tüketici kredileri kullandılar. Alışverişler canlandı; tüketim ve harcamalar hızlandı. Bu, geçici ve suni bir iyileşmeydi. Bugün insanlar farkına vardılar, ama, artık çok geç! Zira suni artışlar bitti. Ev fiyatları muazzam düştü. Öyle ki, evin gerçek fiyatı ile kredi borçlarının tamamı karşılanamaz hale geldi. Yani ipoetğin bir anlamı ve değeri kalmadı. Buna geri ödemelerde büyük aksamalar, iflaslar da eklenince, saadet zinciri koptu. Kredi kuruluşları, ipotekli konutlara el koyan ama bunları düşük fiyatla da satamayan durumuna düştüler. Ortalıkta ne alıcı ne de satınalma gücü kaldı. Bugün hem kredi veren kuruluşlar, hem de bunlara yatırım yapmış uluslararası açgözlü sermaye büyük zarar ve risklerle karşı karşıyalar. Global sermaye, "kârdan zarar ettim" diyerek maksimum kâr yapacağı başka coğrafyalara yönelecek. Ama ABD'nin o anlı şanlı faizcileri, mortgage firmaları şimdi ellerindeki o ipotek çöplükleri ve geri alamadıkları kredi yüküyle ne yapacaklar? Daha da büyük felaket, ipoteği olmayan ve Türkiye'deki gibi haciz imkanı da bulunmayan güvenliksiz kredi kartlarındaki trilyonlarca dolarlık tehlike! Sahibine, kredisinin bozulmasından başka bir yük getirmeyen bu dev borcun geri ödemelerini de insanlar "canın cehenneme" deyip yapmazlarsa, ne olacak? Bizce asıl felaket burada. Başkan Bush ve KONGRE ortaklaşa, ekonomiyi iyileştirme ve tüketici harcamalarını teşvik paketi üzerinde çalışıyor. Bu tedbirler belki orta direğe kısa dönemde nefes aldirabilir. Ama Amerika orta direğinin büyük erozyona uğrayan o eski şaşaalı satınalma gücününe tekrar kavuşması artık hayal görünüyor. Bu durumda, "Amerika, Amerika nereye?" kaygıları, sanki daha zor günlerin felaket habercisi gibi, ana kitlelerde derin ve çöküntülü yankılar yapıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.