ABD Dışişleri Bakanı Powell, Ankara'yı ziyaret etti. Bu 24 saatlik gezi, "kritik bir zamanda yapılan, kritik bir ziyaret" oldu! Ziyaretin ne gibi sonuçları olacağını zaman gösterecek. Piyasalara yansıyan olumlu hava, Powell'ın ve Türk yetkililerinin "işbirliği ve Türk-Amerikan ilişkileri kaldığı yerden devam" mesajları rahatlatıcı açıklamalar. Ancak, Türk-Amerikan ilişkilerinin, hele hele "stratejik ortaklığın" yeniden eski haline gelmesi, epey zaman alacak. Zira Powell'ın bu çok gecikmiş ziyaretinin, iki ülke arasında ortaya çıkan "güven bunalımını" bir çırpıda çözmesi beklenmemeli. Zaten Türk-Amerikan stratejik ilişkilerinin 'otomatiğe bağlanmış' olmasının rehaveti ile, daha önce Türkiye'ye gelmeye lüzum görmeyen Powell'ın bu ziyareti için söylenecek söz, "Bade harabül Basra-Basra harap olduktan sonra"dır! Zira, iki ülke ilişkilerinde "çok zor bir dönemden" geçiliyor. İki ülke ilişkileri çok yaralı. Amerikalılar'ın gözünde Türkiye, "stratejik müttefik" konumundan, "problemli müttefikliğe" yükseltildi. Burnundan kıl aldırmayan kibirli Amerikalı şahinlerin nezdinde Türkiye, Fransa ile birlikte "nefret edilen" bir ülke oluverdi bir çırpıda! Bu önyargılı, yanlış ve aşağılık yaklaşımın öyle kolay kolay tamir edileceğini ummak biraz saflık olacak. Yani bunun acı sonuçlarını bundan böyle hem Amerikan KONGRESİ'nde, hem de medyasında ve de yönetiminde göreceğiz Kongre hemen başladı Zaten ilk işaret de geldi. Amerikan Yönetimi'nin KONGRE'den talep ettiği savaş ek yardım bütçesinde, Türkiye'ye 1 milyar dolar yardım ya da 8.5 milyar dolar kredi desteği ile ilgili olarak, KONGRE'den çirkin kokular çıktı. Temsilciler Meclisi Uluslararası İlişkiler Komitesi'nin Musevi Lobisi'ne yakınlığı ile bilinen kıdemli milletvekilleri, Türkiye'ye yardımı önce azaltmak, sonra da çeşitli 'şartlara' bağlamak üzere harekete geçtiler. Gerçi Bush'un ek savaş bütçesi dün hem Temsilciler Meclisi'nden hem de Senato'dan Türkiye'ye yardım bölümüne dokunulmadan geçti. Ama tasarı başka maddelerindeki uyuşmazlık sebebi ile gelecek hafta KONGRE ortak komisyonunda ele alınacak. Türkiye'ye yardım buradan aynen mi geçecek, yoksa azaltılıp şartlara mı bağlanacak göreceğiz. Öte yandan, Nisan ayı zaten netamelidir. Ermeniler'in azgınlığı bu ayda doruğa çıkar. Türkiye aleyhine faaliyetlerin, Amerikan medyasında karalamaların zirveye ulaştığı aylardan birisidir bu nisan ayları.. Ermeni-Rum lobileri ile bunun maşası Kürt işbirlikçiler, 24 Nisan'da 'sözde soykırımın' yasalaştırılması için her türlü fırsatı kullanırlar. Başkan Bush'un yayınlayacağı 24 Nisan anma bildirisine 'soykırım' sözcüğünü sokmak için yapmadıkları atraksiyon kalmaz. Üstelik bu Ermeni-Rum lobileri ile bunun maşası Kürt işbirlikçilere zaman zaman, -bizim dostumuz olan- 'Musevi Lobisi' de katılır. Zaten daha KONGRE'den çıkmamış bir yardımın eksiltilerek ve şartlara bağlanarak verilmesi çalışmalarını Musevi Lobisi'nin kıdemli milletvekillerinin başlatması, hiç de tesadüf ve sürpriz değildir. Powell'ın tükenen kredisi Öte yandan Powell da, artık eski, güçlü Powell değil! Zira ABD'de gözü dönmüş şahinler kadar Powell'ın yetersiz bir dışişleri bakanı olması da büyük eleştiriler alıyor! Doğrudur, Türk-Amerikan ilişkilerinin büyük yara aldığı bir dönemden geçiyoruz. Bu duruma, ikinci tezkereye hayır diyen AK Parti milletvekilleri kadar, Amerikan tarafı da sebep oldu. Hatta Amerikan tarafının (yönetim, medya ve dost Musevi Lobisi, Türkiye uzmanları) ve bizzat Powell'ın daha büyük vebali ve sorumluluğu olduğunu söylemek hiç de yanlış değildir. Powell şimdi iş işten geçtikten sonra, Ankara'ya geldi. Yaraları sarmaya, ilişkileri tamire uğraştı. Halbuki bu yaraların önemli bir bölümüne, bizzat kendisi sebep oldu. Hergün 'son tarih' vermeler, yakışıksız baskılar, bir gün önce verdiği sözleri ertesi günü bozmalar, Powell'ın Ankara'daki 'kredibilitesine' büyük gölge düşürdü. Powell'ın, yönetimdeki mağrur ve gözü dönmüş şahinlerle Türkiye arasında, 'dengeleri sağlayacak bir diplomasi' yürütmesi gerekirdi. Beklenen buydu; bunda da başarısız kaldı. Üstelik iki ülke arasındaki güven bunalımının baş sorumlusu oldu. Şimdi güven kaybına uğramış dost bir ülkenin verdiği sözleri unutan bir dışişleri bakanı olarak Ankara'yı ziyaret etti. Bu durumda yara sarmakta ve ilişkileri tekrar rayına sokmakta ne derece başarılı olacağını zaman gösterecek. Öte yandan Türkiye'nin "oh tamam işler rayına sokuldu" rehavetine girmeden, daha dikkatli olacağı bir dönem başladı artık. Zira, her halükarda Saddam gidecek. Bölgede büyük değişiklikler olacak. Ama bu dönem aynı zamanda, binlerce masum insanın kanına, canına malolacak. Bush'un ve şahinlerinin acımasız savaşında, Amerika'yı az olsa da frenleyebilecek ve zulümlerini azaltacak tek ülke Türkiye! Üstelik Türkiye bu zor misyonunu, "Amerika'yı karşısına almadan ve hatta el ele görünerek" yapmak durumunda! "Yüce Mevlâ Irak'taki masumları korusun; zalimlerin şerrini dizginlesin" diye dua ediyor ve "işin çok zor Türkiye" diyoruz!