Saddam rejiminin çökmesi ile sadece Irak'ta değil bütün Ortadoğu'da, "yeni bir dönem" başlıyor. Bağdat'ta devrilen Saddam heykelleri, başta Suriye ve İran olmak üzere Ortadoğu'daki bütün ülkelerde, büyük değişimlerin habercisi. Türkiye'de bazı çevreler, Başkan Bush'un Irak Savaşı'nı, sadece bir "petrole sahip olma" operasyonu olarak algıladılar. ABD'nin BM'yi, AB'yi ve Fransa'yı, Çin'i, Rusya'yı devre dışı bırakarak giriştiği bu büyük operasyonun asıl hedeflerini ısrarla görmezden geldiler. Bunun yıllarca önce hazırlanmış ama Bush tarafından uygulamaya sokulmuş bir "global yapılandırma" programı olduğunu farkedemediler. ABD'nin büyük riskler alarak, büyük harcamalar yaparak ve hatta bütün dünyada yükselen tepkileri göğüsleyerek Irak'ta savaşmasının altında yatan asıl gerekçeleri bir türlü doğru değerlendiremediler. Irak'ta rejim değişikliğinin en az çeyrek asır sürecek bir "yeniden yapılandırma" döneminin ilk stratejik halkasını teşkil ettiğini anlayamadılar. Bu kısır görüşlülüğün etkisiyle maalesef Türkiye'yi de, bu global değişimde "belirleyici rol oynama" konumundan çıkararak, "sıkıntılı sonuçlara" açık bir duruma soktular! Yine treni kaçırıyor muyuz? Geçen yüzyılın başında emperyalist İngilizler bölgede sınırları çizerken devre dışı kalmıştık. Ama haklı mazeretlerimiz vardı. Çünkü Birinci Dünya Savaşı'nda mağlup taraftaydık. Muhteris İttihadçılar'ın ahmakça tutumları sebebiyle koca imparatorluk param parça olmuştu. Anadolu işgal edilmişti. Zor günlerdeydik. Ama bu çöküntüden, milli mücadele ve Atatürk sayesinde sıyrılmıştık. Yeni bir ülke kurmuş, bağımsızlığımızı kazanmıştık. Şimdi, bu yüzyılın başında süper güç ABD bölgemizi ve dünyayı yeniden şekillendiriyor. Biz ise, "dar görüşlü politikacılar ve ikinci tezkereye hayır diyen ekzantirikler ile Saddam hayranı hayalperestler" yüzünden yine treni kaçırma tehlikesi ile başbaşayız. Çünkü, "ABD'nin gücünü ve Amerika ile stratejik ortak olmanın ayrıcalığını" kavrayamayanlardan dolayı dışarda kaldık. Uzun vadeli dış politikalar üretemediğimizden, stratejik düşünemediğimizden ve koca Türkiye'yi "Barzani ile Talabani gibi aşiret reislerinin tehditlerinden endişelenir" hale getirdiğimizden, arka ve ön bahçelerimizde ortaya çıkan gelişmelere "seyirci" konumuna girdik! İlginç rapor Önceki gün, Washington Enstitüsü isimli (Musevi) düşünce kuruluşunda, ABD'nin Saddam sonrası hedefleri konusunda bir toplantı vardı. Enstitünün uzmanlarına hazırlattığı "Ortadoğu'da Barışı Kazanmak-Savaş Sonrası ABD Politikalarına Partilerüstü Yaklaşım" başlıklı rapor tanıtıldı. ABD'nin Saddam sonrasında bölgeyi nasıl yeniden yapılandıracağının ipuçlarını veren bu araştırmaya, hem Cumhuriyetçi Parti'den hem de Demokratlar'dan şu ünlü isimler de imza koymuşlar: Lawrence Eagleburger, Newt Gingrich, Alexander Haig, Robert Kerrey, William Perry, Fred Thompson, James Woolsey. (Rapor için www.washingtoninstitute.org ) Her iki partiden eski bakanlar, eski senatör ve milletvekilleri ile eski CIA başkanının desteklediği bu ortak raporun en çarpıcı yanı, ABD'nin demokratikleştirerek yeniden yapılandıracağı Irak'ı, Mısır'dan Suudi Arabistan'a kadar bölgedeki diktatörlüklere "model" yapacağının vurgulanması. Ayrıca, "Suriye ve İran'ın, terörü desteklemesinin önleneceğinin, nükleer ve kitle imha silahlarından arındırılacağının" öncelikli hedef olarak ortaya konulması. Raporun bir başka çarpıcı tarafı ise, ABD'nin yapısal değişim ve siyasi reform sürecini başlattığı bu geniş bölgede bir "işgalci" değil, "kurtarıcı" olarak uzun süre kalacağının vurgulanması. Washington'un Saddam sonrası hedefleri ve politikaları böylesine detaylı planlanmış vaziyette.. Gelişmelerin nasıl sonuçlar getireceğini ve Türkiye'nin bunlardan nasıl etkileneceğini, bekleyelim görelim. Zaten en iyi yaptığımız iş de bu "seyircilik" değil mi?