Başbakan Erdoğan gelecek hafta ABD'ye geliyor. 30 Eylül-2 Ekim tarihleri arasında ABD'de "çalışma ziyareti" çerçevesinde çeşitli temaslarda bulunacak. Bu kısa ziyareti sırasında Erdoğan'a, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de refakat edecek. Başbakan'ın ilk durağı New York! Burada Cumartesi günü öğle saatlerinde Türk toplumu temsilcileri ve soydaşlarımızla biraraya gelecek olan Erdoğan'ın onuruna aynı gün akşamı Ahmet Ertegün de iftar verecek. Başbakan Erdoğan Pazar günü ise Washington'a geçecek. 2 Ekim Pazartesi günü Beyaz Saray'da Başkan Bush ile biraraya gelecek olan Erdoğan'ın ziyaretine Amerikan tarafı "büyük önem" veriyor. Ziyaret, Türkiye açısından da elbette büyük ehemmiyet taşıyor. ABD PKK konusunda harekete geçiyor Bölgesel ve uluslararası meselelerin yoğunlaştığı; Irak, Lübnan, İsrail-Filistin ihtilafı ve İran konularında büyük hareketlilik yaşandığı bir dönemde yapılıyor bu ziyaret.. Öte yandan ABD, PKK konusunda, sadece Türk Hükümeti ve Silahlı Kuvvetleri'ni değil, Türk halkını da tatmin edecek görünür, somut ileri adımlar atmanın arefesinde. Türkiye'nin en baş önceliği olan PKK terörü ile mücadelede ABD'nin tatmin edici somut adımlarla devreye girmesi, çok önemli bir gelişme! Bu gelişme, ilişkilerde zaman zaman yaşanan bazı gerginlikleri ve duygusal tepkileri gidermekle kalmayacak. Aynı zamanda, iki ülke işbirliğinin temelini oluşturan "güven" konusundaki yaraları da saracaktır. Karşılıklı güven endişelerinin giderilmesi ise, çok geniş alana yayılmış kapsamlı ilişkileri ve işbirliğini daha da geliştiren büyük bir ivme tepkisi yapacaktır. Türkiye ile ABD stratejik müttefiklerdir. Dışişleri Bakanları Gül ve bayan Rice'ın imzaladıkları "Ortak Vizyon Belgesi" ile bu stratejik ilişkilerin kapsamı, çerçevesi ve konu başlıkları daha belirli hale getirilmiştir. Abdullah Gül'ün hafta içinde New York'ta Amerikan Türk Cemiyeti'nde (ATS) seçkin konuklara karşı yaptığı konuşmada da vurguladığı gibi bu belge, iki ülke ilişkilerinin ne denli önemli olduğunun en açık göstergesidir. Gül aynı konuşmasında, "Türk-Amerikan ilişkilerinin gelişmesinin ve işbirliğinin artmasının, dünya barışına yapacağı katkıları" da dile getirdi. "Türkiye'de son yıllarda gerçekleşen siyasal, ekonomik ve yasal reformların, demokrasimiz ilerlettiğini; ekonomik büyümeyi artırdığını; ABD ile Türkiye arasındaki bağları güçlendirdiğini; Avrupa Birliği'ne girme sürecini de hızlandırdığını" ifade etti. ABD Türkiye'yi daha fazla dinlemeli Türkiye ve ABD'nin böylesine birbirine yaklaşmasının ve sıkı bir işbirliğine girmesinin sebebi, "ortak ihtiyaçlar" ile "ortak menfaatler"dir! Örtüşen menfaatler, stratejik ortaklığın gelişerek sürdürülmesinin yol haritasıdır! İki ülkede de zaman zaman ilişkileri duygusal gerginliklere sokan hatalar yapıldı. Hataların olması normaldir. Ayrıca stratejik ortaklık, iki ülkenin her konuda aynı düşünecekleri manasına da gelmiyor. Ancak ilişkileri zedeleyen ve zaman zaman sıkıntılar doğuran bir husus var: ABD bugüne kadar, "Türkiye'yi yeterince dinlemeyi" maalesef tam beceremedi. İstişareleri sırasında ve kararları öncesinde Türkiye'nin vizyonu ve katkılarını tam değerlendiremedi. Bu dikkatsizlik, ilişkilerin gelişmesini hazmedemeyenlere ve bunu engellemek isteyenlere adeta "koz" oldu/oluyor! Bu pürüzün artık giderilmesi lazım. ABD yönetimleri, "Türkiye'nin daha çok dinlendiği ortak frekansa girmenin" yolunu bulmalı. Doğrudur; Türk-Amerikan ilişkileri AK Parti iktidarı öncesinde, ABD Ordusu'nun ıskartaya çıkardığı 5-7 hibe fırkateyni alabilmek çerçevesinde seyrediyordu. O günlerden, Başkan Bush'un çeşitli konularda Türk Başbakanı'nı istişare için telefonla arayıp konuştuğu günlere gelindi. Ama bunun daha ileri götürülmesi lazım. Başbakan Erdoğan'ın ABD ziyaretini iki taraf için de önemli kılan hususların başında, "Beyaz Saray'da artık söylediklerine daha fazla değer verilir bir Türkiye ihtiyacı" geliyor. Bakalım bu ziyaret, Türkiye'nin dinlenme katsayısını ne kadar artıracak? Bekleyelim, görelim...