Yeni bir yıla daha girdik. Yeni yıl umut demek. Daha iyiyi arzulamak demek. İyimserliğin, hayatın bütün pembeliklerinin beklentisi içinde olmak demek. Bu duygularla okuyucularımın yeni yıllarını tebrik eder; 2004'ün gönüllerine göre geçmesini dilerim. Ama unutmadan da ekleyelim: "Allah 2004'te, bugünlerimizi aratmasın!" Zaten umutlar, korku ve tedbirle dengeli olursa daha anlamlı oluyor. Hayaller ve rüyalar, hayatın gerçeklerine yaklaştığı oranda bir mana ifade ediyor. Atalarımız bu dengenin kurulmasını şöyle formülize etmişler: "Gençlikte korku ve tedbir tarafı, yaşlandıkça da umutların daha ağır bassın!" Huzursuz 2003'ten sonra Aslında 2003 yılı bütün dünyada, "huzursuzluklarla" geçti. 2004'ün de zaten bu yüzden ençok, huzur arayarak yaşanması normaldir. Huzur öylesine bir ihtiyaç ki, zenginin de, fakirin de ortak paydası. Dünyanın her tarafındaki huzursuzlukların ana kaynağını, savaşlar ve nefretler oluşturuyor. Toplumların birbirlerinden sevgisiz ve dayanışmasız yaşamaları, ilgisiz ve habersiz olmaları, huzurun ruh köküne dinamit koyuyor. Rahmetli usta şair Necip Fazıl bu durumu, Üsküdar Karacaahmet Mezarlığı ile Beyoğlu'nu kıyaslayarak şöyle ifade etmiş: "Beyoğlu tepinirken, ağlıyor Karacaahmet!" Önceki gün Beyaz Saray'ın önünde ağlayarak dualı gösteri yapan kalabalığı görünce nedense Rahmetli Necip Fazıl'ın bu ünlü dizesini hatırladım. Ayrıca Beyaz Saray önünde gösteri yapan bu savaş karşıtı grupta taşınan pankartlardan ikisi çok dikkatimi çekti ve düşündürdü. O pankartlarda şöyle yazıyordu: "Savaşlar, terörün yakıtıdır!" Diğerinde ise, "Allahım Bush'un bu zalimliklerini ve ABD'nin ta Vietnam'dan günümüze yaptığı yanlışları, diktatörleri desteklemesini AFFET!" Terör şiddetle önlenmez Terörle mücadele ettiğini söyleyenlerin başarısızlığındaki en önemli sebep de bu zulümler ve şiddete yönelmeleri olmalı. Çünkü her savaş, savaşırken atılan her adaletsiz adım, nefreti ve çatışmaları daha da artırıyor. Yani kan ve şiddetle dünyanın huzursuzluğu daha da tırmanıyor. Silahlar ve savaş çığlıkları üzerine inşa edilmiş tedbirlerin bir işe yaramadığı, er geç daha iyi anlaşılıyor. Durum böyle ama, dünyanın en güçlü adamı Başkan Bush bu basit gerçeği acaba niye göremiyor? Niye ABD'nin süper gücünü dünyayı daha huzurlu kılmak için kullanmak yerine; Şaron gibi davranarak ve hatta giderek "Şaronlaşarak", dünyayı barut fıçısı haline getirecek kulvarlarda koşuyor? Her 3 Avrupalı'dan 2'sinin bile dünya barışına tehdit olarak gördüğü İsrail'i ABD'ye benzetmek yerine, niye ABD'yi giderek İsrail haline getiriyor? İşte bunlardan dolayı, bu yıl Kasım ayında ABD'de yapılacak seçimlerde tekrar başkanlığı bir dönem daha kazanması pek mümkün Bush'dan artık, Amerikalılar bile korkmaya başladılar. Washington Post Gazetesi editörleri ile biraraya gelen Demokrat Parti'nin ağır toplarından ve başkan aday adaylarından Richard Gephardt da bu korkuyu taşıyanlardan. Gephardt "Bush beni çok endişelendiriyor!" dedikten sonra şöyle konuşmuş: Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete -"Bush'un dış politikalarına güvenmiyorum. Evet O, aptal bir başkan değil. Ama kendisi iyi bilgilendirilmiyor, tecrübesiz ve etrafında doğru seçilmiş bir ekip yok. Eksiklerini giderecek adamlara sahip değil! Bu durum beni çok endişelendiriyor. Bush yönetimi Irak Savaşı öncesinde durumu çok abarttı. Tehdidi olduğundan fazla gösterdi. Terörle mücadelesine ve savaşına, uluslararası desteği arkasına alamadı. Konulara ya siyah, ya beyaz diyerek, tam bir "kovboy mantığı" ile yaklaşıyor! Arafat'ı her vesile ile kötülerken, Şaron'a toz kondurmuyor." Gephardt, Bush'un tekrar kazanmasını önleyecek Demokrat adayın kendisi olduğunu da vurgulayarak, "Onunla ancak ben başederim!" diyor. Başkan Bush'un durumu gerçekten ABD içinde ve dışında geniş kitleleri ürkütüyor. Rahmetli Necip Fazıl'ın ünlü dizelerini, "Dünya kan ağlarken, Başkan Bush tepiniyor, savaş oyunları oynuyor!"a çevirmek, hiç de yanlış olmasa gerek. Bakalım bu gidişatın sonu nereye varacak? Umarız 2004 yılı 2003'ü aratmasın. Daha iyi olsun! Ama, "bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete" korkusundan nasıl kurtulacağız?