Son çeyrek asırda Ermeniler, Türkiye'ye hep ayak bağı oldular. Önce terörle diplomatlarımızı şehid ettiler. Ardından dünya çapında kampanyalarla ülkemizi karalama kampanyalarına giriştiler. Sadece ABD'de değil, uluslarararası her arenada, Türkiye'ye zarar vermek isteyen ve Türkiye'nin güçlenmesinin önünü kesmeye çalışan her dış odağın "oyuncağı" ve "maşası" haline geldiler. Öyle ki, uydurdukları yalanlar ve sözde soykırım masalları, muazzam bir propaganda mekanizması ile, üstelik her geçen gün artan bir dozla, bütün dünyaya pompalanıyor. Washington, bir dünya başkenti. ABD, dünyayı şekillendiren, her dış dinamiği yönlendirebilen süper bir güç. Dolayısı ile Ermeni Diasporası'nın Türkiye'yi karalama faaliyetleri için ABD'yi "ana üs" yapmaları, kendileri açısından, yalanlarına dünyayı kandırmaları için gerekli ve etkili bir strateji. Büyük ticaret kazandıran bir sektör Zaten bu sebeple ABD'deki Ermeni propaganda mekanizması son derece gelişmiş ve adeta "çok kazançlı" bir sektöre dönüşmüş durumda. Ermenilerin ABD'de bu kadar aktif olmalarının temelinde, bu kârlı sektörden "geçinenlerin çokluğu" ve "yüz milyonlarca dolarlık bir alışverişin varlığı" yatıyor. Amerikan eğlence sektöründen KONGRE'ye, lobi şirketlerinden medya ve reklam endüstrisine kadar her alanda yüksek kazanç sağlayan bir çark dönüyor. Ancak ABD'deki Ermeni faaliyetlerinin ne Ermenistan'a, ne de dünyanın her yerine dağılmış fakir ve zor şartlarda yaşayan kendi soydaşlarına, yeterli bir katkısı ve getirdiği doğru dürüst bir fayda yok. Propaganda mekanizması öncelikle, Türkiye'ye zarar vermeye yönelik çalışıyor. Zaten Ermenistan'ın yürekler acısı hali ve orada yaşayan insanların çektikleri sıkıntılar, ABD'deki tuzu kuru fanatikleri pek fazla ilgilendirmiyor. Bu mekanizmanın Ermenistan'a duydukları ilgi, nostalji takılmaktan ve birşeyler yapıyorum duygusal tatmininden öteye geçmiyor. Türk-Amerikan ilişkilerine zarar Ama Ermenistan ve oradaki soydaşlarının ekonomik gelişmesi için bir havanda su dövme oyununa dönüşen bu ticari çark, Türk-Amerikan ilişkilerinin en sancılı unsurlarından birisi olma konumunu hep sürüdürüyor. Geçen hafta ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu'nundan geçen 2 tasarı, henüz Genel Kurul'a gelmemiş olsa bile, Türk-Amerikan ilişkilerine tahribat potansiyelindedir. Ayrıca Türk-Amerikan stratejik ilişkilerindeki duygusal gerginliğin giderilmeye çalışıldığı, iki ülkenin ortak menfaatleri doğrultusundaki işbirliğinin arttığı bir ortamda bu tasarıların gündeme gelmesi ve komiteden geçmesi, evet diyen milletvekillerinin Ermeni Lobisi'ne ne kadar bağımlı olduklarının açık bir işaretidir. Bize göre, bu tasarıların Genel Kurul'un gündemine alınması, Ermeni Lobisi'nin büyük baskılarına rağmen mümkün görünmüyor. Dış İlişkiler Komitesi'nde yapılan bu yanlışın Genel Kurul'da tekrarlanmasına, Amerikan Yönetimi ve Başkan Bush müsaade etmeyecektir. Ancak bu tasarıların komiteden geçmesi, Türkiye'ye bir ikaz sinyalidir. Ayrıca Türkiye'nin lobisini almak için ufukta yeni bir rekabetin başlayacağının ve şirketler savaşı yaşanacağının açık bir işaretidir. Zira ABD'de, "önce senin imajına zarar verip, sonra da bunu ancak ben düzeltirim zihniyeti" ile ortaya çıkacak çok kişi ve lobi kuruluşu vardır. Üstelik bunların hep "Türkiye'nin dostları" olarak sürekli gündemde kaldığı ve prim yaptıkları da unutulmamalıdır. Bu konuya başka yazılarımızla yeri geldikçe devam edeceğiz. ABD'de Türkiye'nin etkili tanıtımı ve lobi faaliyetleri için gerekli olan hususlara değinmeyi sürdüreceğiz. Ama şimdiden vurgulamak istediğimiz husus, hâlâ Washington'da etkili bir düşünce kuruluşuna (think-tank) sahip olamayışımızdır. Yılların ihmali bu eksikliğimizi biran önce gidererek işe başlamak, başta Ermeniler olmak üzere Türkiye karşıtlarının zarar verici faaliyetlerine dur demenin en etkili yolu olacaktır!