Acayip öfkeli bir millet haline geldik. Tepkilerimiz çok duygusal ve ölçü tanımaz. Ama sonunda hep zararlı çıkıyoruz. Öfke ile kalkan zararla oturur atasözümüz var; ama, aşırı kızgınlıklarımız adeta hayat tarzımız olmuş. Zaten Türk-Amerikan ilişkilerinde yaşadığımız olumsuzlukların en önemli sebeplerinden birisi bu duygusallığımız. Meselâ bakın yine, hafta içinde birbirinden alâkasız iki olayda, aynı kafa yapımızla öfkeli tepkiler verdik. Millî Takım, Brezilya ile yaptığı maçta ikinci golü atınca, sevinçten çılgına dönmeler ve sahaya inmeler, maçı 4 dakika uzattı. Uzatmanın sonlarında da beraberlik golünü yedik. Kazanacağımız bir maçı, aşırılıkların ve çılgınlıkların sebep olduğu ölçüsüz tribün tepkisiyle kaybettik. İyi ki üçüncü, dördüncü golleri kaçırmışız. Kim bilir o zaman bütün tribünler herhalde sahaya inecek ve başımıza kim bilir daha ne haller gelecekti.. Yanki go home Bir başka ölçüsüzlük de Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde (ODTÜ) oldu. Eski CIA görevlisi Graham Fuller, davetli olarak katıldığı "Irak Sonrası Türk-Amerikan İlişkileri ve Siyasal İslam" konulu konferansta konuşturulmadı. Öğrencilerin öfkeli tepkileri ve protestoları ile karşılaştı. Apar topar kürsüden ve üniversiteden uzaklaştırıldı. Öğrencilerin şu tepkisine ve atılan sloganlara bakın: "Kahrolsun Amerikan Emperyalizmi!", "Ülkemizde CIA ajanı istemiyoruz!", "Yanki go home-Amerikalı defol!", "Bu memleket bizim, kahrolsun emperyalizm!". Bu öfkeli tepkileri ortaya koyanlar, ülkenin en güzide okullarından birisinde okuma şansını yakalamış gençlerimiz. Halbuki neyin ne olduğunu, en kolay öğrenebilecek, dış politika ve ülkelerarası ilişkilerin ortak çıkarlar doğrultusunda yürüdüğünü-yürüyeceğini, en iyi bilebilecek konumdaki insanlar bunlar. Geniş düşünceli ufuk turları ile, topluma öncülük yapabilecek kapasitede örnek gençler güya.. Ama kanlarındaki deliliği, bilgisizlik ve ölçüsüz tepkilerle ortaya koyarak, işin içinden çıkma kolaycılığına kaçıyorlar. Öyle bir kolaycılık ki, Amerika'ya kızgın olmak ve öfke duymak, bilimsel bir toplantıda dile getirilecek "görüşleri" dinlemeye bile engel hale gelmiş. Duygularda ve tepkilerde ne bir ölçü, ne de karşı fikirlere dahi toleranslı olmak alicenaplığı var. Madalyonun öbür yüzü Öte yandan madalyonun öbür yüzüne baktığınızda, yani duygusal ve ölçüsüz tepkilere biraz ara verdiğinizde, başka gerçekler görülüyor. Zira Graham Fuller, tepki duyulacak, kızgınlıkları kusulacak en son Amerikalı sayılır. ABD'deki gerçek Türkiye dostlarının en başında gelen, yıllardır Türkiye'ye ve Türk Dünyası'na büyük hizmetleri olan birisidir. Abdullah Öcalan'ı Türkiye'ye veren CIA'de çalışmış olması, kendisini tu kaka hale getirmemeliydi! Çünkü; başta bizim artık unuttuğumuz Doğu Türkistan davası olmak üzere, Türk Dünyası'nın her meselesi ile bilimsel manada ilgilenen; kitapları, sayısız makale ve araştırmaları olan Graham Fuller, yıllardır Türkiye'deki gerçek İslamiyet'in bütün dünyaya "model ve örnek" teşkil edeceğini savunur. Yıllardır Amerikan yönetimlerini, Türkiye lehinde etkileyen önemli bir isimdir. Öfke seli ile slogan atanlar hadi diyelim Fuller'in Türkiye'ye katkılarından bihaberler. Peki ne kötülüğünü görmüşler? Washington'da Johns Hopkins Üniversitesi'nin Uluslararası İlişkiler Kürsüsü SAIS'e bağlı Orta Asya-Kafkaslar Enstitüsü için yaptığı-yazdığı Doğu Türkistan araştırma raporunun tanıtımı konferansından, Türkiye'ye yetişmek için koştura koştura çıkan Fuller, acaba ODTÜ'lü gençlerin bu "Defol!" tepkisini gerçekten hak ediyor mu? Maksadımız Fuller'i savunmak, falan değil! Öküzün altında hiç buzağı falan da aranmasın! Sadece, öfkesiz ve ölçüsüz tepkilerin, daima başımıza işler açtığına dikkati çekmek istedik. Tezkere krizinde de aynı duygusal ölçüsüzlüğü TBMM'de de sergilemedik mi? Tezkereye hayır dedik. Şimdi de üsleri, limanlarımızı ve topraklarımızı sadece ABD'ye değil, Irak'a ilgi duyan bütün koalisyon ülkelerine, lojistik destek için üstelik bu sefer "karşılıksız" açmadık mı? Neyse.. Bu arada hafta boyunca Washington'da, TBMM'den AK Partili ve CHP'li 9 milletvekili temaslarda bulundular. Yarın Washington'dan ayrılıyorlar. TBMM heyetimizin özellikle CHP'li sayın üyeleri buradaki temaslarında, "bu ne perhiz, ne lahana turşusu" davranışlarımızın bizi ne durumlara düşürdüğünü umarız iyi anlamışlardır. İnşallah Türkiye'ye döndüklerinde de umarız bu izlenimlerini, kamuoyu ve burnundan Amerika öfkesi ile soluyanlarla paylaşmak lütfunda bulunurlar..