Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt'ın ABD ziyareti, Washington'daki bazı Türkiye uzmanlarının durumunu tekrar kamuoyunun gündemine soktu. Think-Tank denilen çeşitli düşünce kuruluşlarında çalışan Türkiye uzmanlarının sayısı aslında öyle sanıldığı gibi fazla değildir. 20-30 kişiyi geçmeyen bir topluluktur sözkonusu olan.. Bu uzmanlardan bazılarının, Türk-Amerikan ilişkilerine "olumlu-olumsuz etkilerini" doğru değerlendirmek için, öncelikle "düşünce kuruluşları-sistem irtibatını" iyi kavramak gerekiyor. Ayrıca, kapalı kapılar ardındaki Washington konusunda da kulağı delik olmak lazım. Peki, ABD'nin iç ve dış politikalarına büyük etkisi olan bu düşünce kuruluşları nasıl çalışırlar? Fonksiyonları nedir? Çalıştırdıkları uzmanlar kimlerdir? Ne gibi kaynaklara sahiptirler? Kamuoyu, yönetimler ve medya ile ilişkileri nasıldır? Ne gibi amaçları vardır? Karar vericileri etkilemek Bu sorular çoğaltılabilir. Ama düşünce kuruluşlarını kısaca, karar vericilere bilgi sunmak ve kamuoyu oluşturmak-lobicilik yapmak gibi 2 ana fonksiyonu olan vakıf statüsündeki organizasyonlar şeklinde tanımlamak pek de yanlış sayılmaz. Bu temel fonksiyonlarına ilaveten düşünce kuruluşlarının, iktidar değişimlerinde eski yönetimle çalışmış değerli uzmanları bünyelerine katmak gibi önemli bir başka fonksiyonları daha vardır. Böylece, yetişmiş insanları değerlendirir ve kaybolup gitmelerini önlerler! Yardım ve bağışlarla vergiden muaf olarak çalışırlar. 1-100 milyon dolar yıllık bütçelere sahiptirler. 100 milyon doları aşan bütçeleri bulunan ve ABD dışında çeşitli ülkelerde değişik projelere kaynak sağlayan çok etkili ve global faaliyet gösteren düşünce kuruluşları da vardır. Siyasetten ekonomiye, savunmadan çevreye her konu faaliyet alanları içindedir. Düşünce kuruluşlarında akademik kariyeri olan uzmanlar bulunduğu gibi, sadece "bilgi toplama ve yayma fonksiyonu" üstlenmiş değişik meslek gruplarından çalışanlar da vardır. Halkla ilişkiler elemanı, propagandist, lobici, muhbir, ajan, gazeteci vb birçok kişiyi, "uzman" kimliği ile çalıştıran düşünce kuruluşları da bulunuyor. Raporundan önce uzmanı tanımanın önemi Bu bakımdan uzman olarak takdim edilen kişileri öncelikle "iyi tanımak" ve "konumlarını-amaçlarını doğru algılamak" gerekir. Bunlar olmaksızın yazdıkları raporlara, araştırma ve değerlendirmelere, ya da çeşitli medya organlarında yeralan haber ve yorumlarına "önem vermek," yanlış olur! Zira, maksatlı oyunlarına alet olmak tehlikesi daima mevcuttur! Son zamanlarda Washington'daki bazı Türkiye uzmanları, amaçlı ve kasıtlı olarak, Türk-Amerikan ilişkilerini olduğundan başka göstermek gibi çok garip bir faaliyet içindeler. Türk-Amerikan stratejik ortaklığının bittiğini, AK Parti Hükümeti'nin ve Başbakan Erdoğan'ın Amerikan yönetimince istenmediğini, Türkiye'de asker-sivil çekişmesi olduğunu vb değerlendirmeleri, haberleri, yorumları yayıyorlar. Muazzam "bilgi kirliliği" sağlıyorlar. İşin ilginci, Türk medyasında çıkmış haber ve yorumlardan cımbızla çekilmişcesine tercüme ettikleri bazı olumsuzlukları, allayıp pullayıp, Amerikalı Türkiye uzmanı görüşü ve raporu olarak, tekrar Türk kamuoyuna-medyasına servis yapmalarıdır. Acaip ve çirkin bir mekanizmayı işletirler. Hem Türkiye'den, hem de ABD yönetiminden en üst düzeyde açıklamalarla yalanlansa da, Türk-Amerikan ilişkilerinde her zamankinden daha sağlıklı ve verimli bir iş birliği ortamı bulunsa da, bu maksatlı deveran maalesef, bazı "uzman" etiketlilerle sürdürülüp gidiyor. Ne diyelim? Şu Washington'ın bazı Türkiye uzmanlarından, hiç bıkmayıp usanmadan yaptıkları pek değerli (!) çalışmalarından, Türk-Amerikan ilişkilerinin daha fazla yara almamasını temenni ediyor; "bu çirkin deveranın artık sona ermesini" diliyoruz!