Türkiye'nin artan önemi

A -
A +

Türkiye sadece ABD için değil, dünyanın da "gözde" ülkelerinden birisi. Çin'den Hindistan'a, Rusya'dan Körfez ülkelerine dünya devlerinin ve yabancı sermaye patronlarının, ülkemize büyük ilgi duydukları bir dönemdeyiz. Önceki gün ABD Dışişleri Bakanlığı'nda yeni büyükelçi Ross Wilson için yemin töreni yapıldı. Dışişleri Bakanı Rice'ın sözlerini Wilson, İncil üzerine elini koyarak tekrarladı ve yemin etti. Bayan Rice ise törende yaptığı konuşmada, Türk Amerikan ilişkilerinin stratejik boyutunu sık sık tekrarlayarak aynen şöyle dedi: "ABD'nin sadece dünyanın birkaç ülkesiyle ilişkileri, çok kritik önem taşıyor. Türkiye bunlardan birisidir ve bu nedenle Türkiye'ye geçmiş yıllarda da olduğu gibi en deneyimli diplomatlarımızı gönderiyoruz. Türkiye, ABD için çok önemli olan Avrupa ve Orta Doğu arasında yer alıyor. Türkiye ile ilişkilerimiz stratejik öneme sahiptir. AB, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyeliğini desteklemeyi sürdürecektir. Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan Türkiye'nin laik ve demokratik bir ülke olarak AB'ye üyelik perspektifini koruması çok büyük önem taşımaktadır." Dünya enerji geçiş adası Rice'ın bu sözleri, Türk-Amerikan ilişkilerinde "kriz çıkmasını" isteyenleri ve "stratejik ortaklık öldü" diye davul çalanları yalanlıyor. Öte yandan dünya devlerinin Türkiye'ye enerji yatırımları için koşturması, Türkiye'nin sadece ABD için değil, pek çok başka ülke için de "stratejik" değerde olduğunu açıkça gösteriyor. Mesela Hindistan'da yapılan Asya ülkeleri enerji bakanları toplantısında başta Hindistan ve Çin olmak üzere birçok ülkenin ve uluslararası şirketin Türkiye'deki enerji yatırımlarına ilgi duyduklarını ortaya koydu. Bunlar, Mavi Akım ve Bakü- Ceyhan hatlarına ilaveten Samsun-Ceyhan Petrol Boru Hattı'nın da gecikmeden devreye sokulmasını talep ediyorlar. Dünya Bankası, Türkiye'deki enerji yatırımları için kesenin ağzını açmış durumda. Enerji projelerini krediyle destekliyor. Türkiye hızla, bir enerji geçiş adası haline geliyor. ABD'nin Türkiye'ye atadığı yeni büyükelçi Ross Wilson, 15 yıl önce hayal diye petrol şirketlerinin bile karşı çıktığı Bakü-Ceyhan projesinin hayata geçmesinde büyük emeği olan bir diplomat. ABD'nin bu proje için uzun yıllar ısrarla çabalamasının ne denli önemli olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. Ayrıca böylesine tecrübeli bir büyükelçiyi Ankara'ya göndermesinin de anlamı büyük! Öte yandan geçtiğimiz Salı günü Washington Enstitüsü isimli düşünce kuruluşunda, 2006 petrol fiyatları ve enerji sektörünün geleceği konusunda bir toplantı yapıldı. Konuşmacılar enerji krizlerine ve şoklarına karşı, "dünyanın ortak hareket etmesinin ve enerji politikalarının ülke dış siyasetlerinin dışında daha global oluşturulmasının" önemini sık sık vurguladılar. Bakü-Ceyhan Boru Hattı gibi projelerin, enerji problemlerine çözümün yanında, ülkeleri birararaya getirme ve bölgesel istikrar konusundaki olumlu rolüne de dikkati çektiler. Büyükanıt Paşa'nın gezisi ve AEI'nin ayıbı Bu arada Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ile Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ABD'ye geliyorlar. 7-10 Aralık'taki savunma bakanları toplantısına katılacak Vecdi Gönül'den hemen sonra, Yaşar Paşa 10-17 Aralık tarihlerinde ABD'de olacak. ABD Kara Kuvvetleri Komutanı'nın davetlisi olarak Washington'da çeşitli temaslarda bulunacak Büyükanıt Paşa, Amerikan Enterprise Enstitüsü (AEI) isimli düşünce kuruluşunun yemeğine de katılıp bir konuşma yapacak. AEI, "neocon" olarak adlandırılan şahinlerin ağırlıkta olduğu bir düşünce kuruluşu. Başkan Bush'u Irak'ta daha sert ve kalıcı olmaya teşvik eden uzmanlar burada görev yapıyor. Bu uzmanlardan birisi de Michael Rubin. Rubin, Kuzey Irak'taki Kürtlere çok yakın olan ve oradaki faaliyetleri sebebiyle Türkiye'nin zaman zaman tepkisini çeken bir uzman. AEI'nin Yaşar Paşa'nın toplantısını organize için Rubin'i görevlendirmesi, yakışıksız bir davranış. Bu yakışıksızlığa ilaveten Rubin'in, Yaşar Paşa için verilen akşam yemeğine sadece 3 Türk gazeteciyi davet etmesi ise daha çirkin bir ayıp. Bu durumu kendisine sorduğumuzda, "Toplantı basına kapalı" geçiştirmesini yapması ve sadece 3 gazeteciyi çağırdığı konusunda suskunluğunu koruması, anlaşılır gibi değil. Türkiye'nin Kara Kuvvetleri Komutanı için organize edilen bir toplantıyı düzenlerken daha dikkatli hareket etmesi ve hassas davranması, protokol kaidelerini gözetmesi gerekirdi. Vakit varken bu ayıbı düzeltmesini, Washington'da görev yapan Türk gazetecileri arasında yaptığı ayrımcılığa Yaşar Paşa'yı alet etmemesi gerektiğini hatırlatıyoruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.